Hollanda’da Türk müziği ve etkileşim üzerine
A.Palaz
Toplumların kendilerini ifade etmekte kullandıkları
yöntemlerden
biri de kuşkusuz müzik.
Insanlar müzikle hüzünlenip, ağlayıp, müzikle gülebiliyor.
biri de kuşkusuz müzik.
Insanlar müzikle hüzünlenip, ağlayıp, müzikle gülebiliyor.
Bazen dans ederken bazen de ruhani bir havada dualar ediyor.
Kısaca müzikle çeşitli duyguları yaşıyoruz ya da
bir başka değişle, müzik bize çeşitli duyguları yaşatıyor.
bir başka değişle, müzik bize çeşitli duyguları yaşatıyor.
Müzik tüm Dünya’da olduğu gibi bizde de Türkiye coğrası
içinde
yaşayan toplulukların geniş kültür yelpazesini yansıtmada önemli
bir yer
tutuyor.
Müziğimiz, sanat müziğinden popülerine, arabesk’den
klasiğe, oyun
havalarından jazz’a geniş bir alanı içeriyor. Salt eğlence amaçlı
olabildiği gibi, tiyatro, sinema, şiir gibi günümüzde birçok sanat
dalları ile birlikte kullanılan ve
uzun bir geçmişi olan saygın bir
sanat dalı müzik.
Sanat ve sanatçı kavramları geçmişte olduğu gibi bu günde
çok
tartışılmakta. Ancak tüm sanat otoritelerinin de kabul ettiği gibi
sanat,
günümüzde yaşamımızın birçok alanında olduğu gibi hızlı
tüketime dönük değerler
arasında bir olgu, alınır satılır bir meta.
Bu durum biraz da insanın yaratıcı
gücünün günümüz değer
yargılarına göre paraya dönük yönlendirilmesinden
kaynaklanıyor.
Değer yargılarımızı olumsuz etkileyen, o herşeyden maddi
bir çıkar
sağlamak gibi fanatik bir yaklaşım tüm gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi
bizde de hiç de hafife alınmayacak bir sorun.
Bu yaklaşımdaki aşırılık, ölçüyü iyice
kaçırdığımız zaman doğal olarak saçmalıklarla dolu bir sorun olarak karşımıza
çıkıyor.
Bu durum, insanın yaratıcı alanda daha verimli olmasını
sağlamaya
yönelik, faydalı bir üretim yoğunluğu olarak kabul edilebilir belki.
Sanatçı da zaten sanat denilen bu
engin denizde kendi yolunu
seçiyor elbet.
Sanatçının seçimi duruma göre doğru ya da yanlış olabilir
ancak, bu
genelde sanat’ın kendi
yorumundan çok onu beğenen ya da
beğenmeyenlerin kişisel görüşünden başka bir
şey ifade etmiyor.
Gerçek sanat ve sanatçı biraz da bu gün yaşayan,
yaşamayan ama
kendinden her zaman saygı ile söz ettiğimiz o büyük ustaların
ürettikleri yapıtlarında olduğu gibi söyledikleri sözlerde de çok açık
ortada
duruyor.
Yine de çoğunluğu sıradan olan biz insanlar, yaşamın birçok alanında
olduğu gibi sanatta da varlığını hissetiğimiz soruların yanıtlarını çoğu zaman hep uzaklarda, derinlerde arar
dururuz. Çoğunlukla hayal kırıklığı ile sonuçlanır bu arayış çabamız.
Büyük
ustaların da söylediği gibi, sanat’ın pek de öyle gizemli
sırları yoktur
aslında ve daha ötesi her şey apaçık ortadadır.
Sır diye aradıklarımız bazen
meraklı bir ilgiyle izleyen bakışlarımızda beliriverir. Tüm sırlarından arınmış
yanıbaşımızdadır.
Şayet yeteneğiniz varsa gerisi çok çalışmaktan geçer
diyor ustalar
bu konuda. Sır diye algıladığımız çoğu zaman sanatın bizde
yarattığı duygunun sonucudur. Bizi etkileme gücü ne kadarsa onu gizemli kılan
duygu da o kadar büyüktür ya da bize öyle gelir.
Konuya ilgiyle eğildiğimizde, yaptıkları işlere değer
verdiğimiz
ustaların söylediklerindeki ortak nokta dikkat çeker.
–‘ ben müzik
ya da resim yaparken şöhret olmayı ve çok para kazanmayı filan hiç bir zaman
düşünmedim. Aklımda sadece duygularımı en iyi ifade edebileceğim yöntemleri
bulmak ve bunları kendime göre bir estetik anlayışı ile ortaya koymaya
çalıştım. Bunu bazen daha iyi başardığım olduğu gibi, sonradan farkına vardığım
yanlış ve eksik yaptıklarım da olmadı değil. Elde ettiğim maddiyat ise bana
yaptıklarıma benim dışımda başkaları tarafından biçilen değer olarak çömertce
sunuldu. Bu konuda belki şanslıyım denilebilir zira şimdi elimdeki bu tuvale
bolca süreceğim boya pek de ucuz değil. Elimdeki şu küçük tüp boyanın fiyatı
bir işcinin günlük ücretinden çok daha fazla. Ancak yine bana bu lüksü
sağlayan, kuçağıma atılan günümüz değer yargılarını zorlayan nalet olası meta
yani para!. İnanıyorum ki, yaptıklarıma başlarken para’yı düşünerek başlamış
olsaydım sanırım bu yarattıklarımdan çok farklı şeyler üretirdim ve büyük bir
olasılıkla bunlar genelde eksik, kötü ve sıradan işler olurdu. İşte bu tutum sanatçının kişilik
konumu ile de ilgili bir durum bana göre’-.
Günümüze ve müzikteki etkileşime dönersek, bu durum artık
göçmen işci konumunu çoktan geride bırakmış ve yerleşik azınlık
oluşturan biz
Hollandalı Türkler açısından da farklı değil.
Hollanda’daki yarım asırlık geçmişimizde pansiyon
odalarında
başlayıp oradan piknik alanlarına, düğün ve derneklerimize, barlar,
kahveler, eğlence salonları derken Hollanda’nın en seçkin konser
salonlarına
taşan müziğimizin etkisi bu gün hiç de
küçümsenmeyecek boyutlarda.
Bunda en
büyük pay müziğimize ilgi ile eğilip icra eden, bizden ya da yabancı
(Hollandalı) müzisyenlerindir.
Türk müziğinin çeşitli örneklerini artık içinde
yaşadığımız Hollanda
da her yerde bulabilmemiz mümkün. Bu gün artık sayısız ve
profesyonel
anlamda uğraş veren müzisyenlerimiz var. Genelde ilgi
ve icrada otantik halk müziğimiz türü olanların
yoğunluğu yanı sıra, sanat müziğinden arbesk’e, pop’dan jazz ya da klasiğe
varan çok geniş bir yelpazeyi bulabiliyoruz.
Günümüzde bir çok Hollandalı
ya da başka batılı müzisyenlerin,
müziğimiz motiflerinden esinlenerek, kulağımıza
yakın gelen
seslerle, değişik stillerde örnekler sunuyorlar.
Bunların arasında en dikkat çekenleri ise jazz müziği ağırlıklı olan
çalışmalarda
görüyoruz.
Özellikle de Türk halk
müziğinden esintiler taşıyan çalışmalar
yapan ünlü bir çok (yabancı) sanatcıyı
saymamız mümkün.
Bunların arasında Hollandalı ünlü besteci Theo Loevendi’yi anmadan geçmeyelim.
Bunların arasında Hollandalı ünlü besteci Theo Loevendi’yi anmadan geçmeyelim.
Türk halk müziğinin bir çok Hollandalı müzisyene esin kaynağı olmasının nedeni sanırım biraz da Türk müziğindeki 6/8, 7/8, 9/8 gibi aksak ritimlerin jazz müziğine uygun olması ve bizde taksim diye adlandırdığımız doğaçlamanın kullanışı, tüm bunların batı da farklı sesler peşinde olan müzisyenlere ilginç gelmesidir.
Müzikteki bu etkileşimin bizdeki örneği ise, dünya’nın bir çok kültürlerinden sesleri kendine özgün uslubu ile yorumlayan Okay Temiz’in çalışmalarında görebiliriz.
![]() |
Okay Temız |
Etkileşmenin son yıllardaki en başarılı örneklerini ise Erkan
Oğur’un çalışmalarında görmekteyiz.
![]() |
Erkan Oğur Perdesiz gitarıyla tanınan çalışmalarında Erkan Uğur bizlere jazz formlarında Anadolu’dan ezgiler sunmakta ve Türkiye’de olduğu gibi, batı da iyi tanınan bir sanatçımız. |
Adı ne olursa olsun bizden seslerin kullanıldığı türün son uzantılarını, günümüzde Dünya Müziği diye de adlandırılan yeni bir akımda görmekteyiz.
Hollanda’da bu türün ilk örneklerini yanlış hatırlamıyorsam bize ilk
kez 80/90 lı yıllarda Turquaz (daha sonraları East meets West)
isimli grub dinletmişti. Hem bizlerin hem de Hollandalı kitlenin büyük beğenisini kazanan Turquaz’ın bu türdeki çalışmaları, değeli dostum Tanar Çatalpınar’ın ve onun grub arkadaşlarının özverili çabaları sonucu yaratılmıştı.
![]() |
Tanar Çatalpınar |
Artık günümüzde Turquaz grubu yok ancak, Tanar Çatalpınar
olsun, diğer grub elemanları olsun bu alandaki çalışmalarını sürdürüyor ve bizlere bu türün çeşitli örneklerini sunmaya devam ediyorlar.
olsun, diğer grub elemanları olsun bu alandaki çalışmalarını sürdürüyor ve bizlere bu türün çeşitli örneklerini sunmaya devam ediyorlar.
Kanımca Tanar Çatalpınar ve arkadaşlarının, günümüzde Dünya
müziği diye adlandırılan ve bizden seslerin kullanıldığı bu tür çalışmaları aslında değişik formlardaki Türk müziğinden başka birşey değil ve müziğimiz adına yeni bir nefes, yeni bir soluk.
müziği diye adlandırılan ve bizden seslerin kullanıldığı bu tür çalışmaları aslında değişik formlardaki Türk müziğinden başka birşey değil ve müziğimiz adına yeni bir nefes, yeni bir soluk.
Hollanda’da Türk müziğinden örnekleri farklı stillerde
yorumlayan birçok yeni nesil müzisyenlerimiz var.Türk Halk müziğimizin batı müziği ile karışımı olan bu
türün başarılı isimlerden biri de Hollanda doğmuş, yeni kuşak müzisyenlerimizden
Karsu Dönmez.
![]() |
Karsu Dönmez |
Hollanda ve Türkiye dışında dünyanın bir çok ülkesindeki ünlü konser salonlarında birbirinden ilginç çalışmalar sunan Karsu, Hollanda’da Türk müziği adına yeni kuşağı temsil ediyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Müzikte Doğu ile Batı sentezi çalışmalarına örnek temsil ededecek yeni kuşak sanatçılarımızın sayısı giderek artıyor. Hollanda da Türk müziği serüveni bu yeni kuşak sanatçılar ile yeni boyutlara doğru gidiyor.
Doğu ile Batı dünyası arasındaki sorunlu ilişkiyi belkide devletlerden çok bu sanatçılarımız çözüme doğru taşıyor.
Bunda müziğin evrensel
bir dil olması önemli bir rol oynuyor.
Doğu ile Batı’nın giderek daha çok kutuplaştığı günümüzde bu yeni seslere şimdi eskisinden daha çok ihtiyacımız var.
not: bu yazıda isimlerinden bahsedemediğim birçok sanatcımız ve onların çalışmaları ile ilgili yazı, ya da söyleşileri yakında bu sayfada ele alacağım.
Yorumlar
Yorum Gönder
REACTIES