UKRAYNA – EU
‘EVET mi HAYIR mı?’...
A.Palaz
Bu gün Çarşamba 6 nisan
2016
Hollanda vatandaşları Ukrayna
konusunda tartışmalı bir Referandum'a gidiyor.
Oy kullanma işlemi akşam saat 21.00’e kadar.
EVET ya da HAYIR
kampanyalarını çeşitli yayın organlarında her yönüyle izledik.
Tarafların
argümanlarını dinledik, fikirlerini öğrendik. Yine de tüm bunlara rağmen halkın
çoğunluğu son saatlere kadar kararsız görünüyordu.
Genelde pek de yeterli
bilgileri olmadığından yakınarak, referandum un saçmalığından, bunun bir dayatma
olduğundan ama en çok da, Ukrayna’ nın Avrupa nın, hatta Dünya’nın en kötü demokrasisi
ve en corrupt ülkesi olduğundan söz ediyorlar.
(Romanya, Bulgaristan vd
leri Ukrayna dan pek mi farklıydı? Üstelik onaylanması istenen bu anlaşma AB ye
kesin katılımdan henüz çok uzak).
Buna rağmen başta Hollanda liberal partisi
VVD olmak üzere hükümet ortağı işçi partisi PvdA ve muhalefetten D66 ve CDA nın
referendum ‘EVET’ çıkması için epey çabaladığını gördük.
Bu çabaların,
hükümetin ve partilerin referendum sonucunu etkileme amacı taşıdığı suçlamaları
gündeme geldiyse de halk en azından hükümetin ve partilerin ne düşündükleri
hakkında bilgilenmiş oldu ve tartışmalar da zaten demokratik bir ortamda ulu
orta, açıkca yapıldı.
Tüm bu açık tartışmalara
rağmen konunun kafalardaki soru işaretlerini gidermeye yetmediği görülüyor. Bu
aşamada Ukrayna’ile yapılacak ön anlaşmadan, (anlaşma metinindeki genelde
ekonomik konular dan) çok güvenlik gibi önemli bir konuyu ve artı moral
değerleri de içerdiğinden oldukca politik ağırlığı olan bir seçim olacağı
kanısı hakim görüş.
Ukrayna referandum’u
sadece mal alım satımını ekonomik çıkarları ya da zararları getirmeyecek,
referandum aynı zamanda AB nin genel anlamıyla Batı’ nın Ukrayna halkının yanında
yer alıp almayacağı, demokratikleşme isteklerine destek verip vermeyeceğini de
belirleyecek. Özellikle de genç nesil Ukrayna için AB de var olan özgürlükleri
seçtiğini duyurması ardından, Ukrayna’nın Rus baskısından kurtulmak isteğine
Hollanda halkının nasıl yaklaşacağını da gösterecek.
Her ne kadar hukuki bir
yaptırımı olmasa da (geçen hafta yüksek mahkemenin verdiği karar) hükümet referandum
sonucunu dikkate alacağını, karar aşaması öncesi konuyu mecliste tartıştıktan
sonra oylamaya sunacaklarını açıklıyorlar.
Kısaca önümüzdeki hafta Ukrayna
konusunda alınacak karara bir adım daha yaklaşacağız.
Referandum un genelde
yarattığı olumsuz havanın belki de tek tesellisi bu süreçde Ukrayna hakkında
epey bilgilenmiş olmamız pozitif haneye yazılabilir.
Ukrayna hakkında öne
sürülen argümanların haklı olduğu birçok konu var tabi ki (yolsuzluk olaylarına
karıştığı belirlenen siyasiler, demokrasinin zayıflığı, faşist grupların
yaptıkları vd.) ancak tartışmalarda yer yer aşırı ırkçı türden aşşağılayıcı
sözler, bir Ukraynalı için ne ifade ediyor acaba? Kendinizi biran için bir
Ukraynalı sayın ...pek tanıdık gelmiyor mu?.
Tartışmalarda ‘Hayır’ cı
kesimin çıkarcı, hepbenci,egoist tavrı, sözlerindeki hakaret dolu tanımlamalar
yoğunlukta. Öte tarafdan ‘Evet’cilerin bazı kısmı ise işin ekonomik getirisine dikkat
çekerek,fırsatcı çıkarcı tavırlarını sergiliyorlar. Bir de katagorik Rus
karşıtı olanlar var ‘Evet’ciler arasında.
Bizim Asya Paktı fanatik
taraftarları ise keskin bir ABD ve AB karşıtı olduklarından tavırları baştan
belli, yani ‘HAYIR’.
Bir de benim gibi
kararsızlar var. Aslında oy vermeme yanlısı. Nasılsa akşam 21.00 e kadar vaktim
var diyenler.
Gerçekde (bu gereksiz ve)
advis olmaktan öte hiçbir yaptırımı olmayan Referandumu başımıza saran (Geenpeil) şu yuvarlak denizci tayfası
şapkasıyla ‘HAYIR’ kampanyası başlatan şarlatan Jan bilmem ne Roos ve
kendilerini demokrasi abidesi zanneden ‘Hayır’ propagandacısı ‘ Demokratik Forum’. Yabancı ve şiddetli islam karşıtı (aslında herşey’e karşı) adı gibi (GeenStijl)
bir popülist. Wilders propagandacısı, pownet televizyon (eski) çalışanı.
Kendini bu işe adamış bir halk kahramanı edasında çeşitli programlarda sürekli
asık suratıyla, sözde demokrasi dersi vermeye çalışan bu sevimsiz irite tip.
Sırf bu uyduruk adama
karşı olmak için bile yeterli bir neden ‘EVET’oyu ama yine de bekleyelim. Akşam
21.00 kadar vaktim var nasıl olsa..
Hiç oy kullanmamak
demokratik bir hakkı kullanmamış olmak gibi bir durum yaratsa da bu uyduruk
referanduma katılmamak taraftarıyım ama henüz beklemedeyim.
Bu bekleme arasında tabi
ki boş durmuyoruz...
Ukrayna – AB konusu
ister istemez bizlere Türkiye-AB ilişkilerini hatırlatıyor.
AB şikayetçilerinin de
sıkca dile getirdikleri gibi; ‘-Türkiye 1959 dan beri kapıda bekletiliyor.
Bunların bizi AB ye alma gibi bir niyetleri hiç olmadı zaten. Tüm bunlar bir
oyun, Batı’nın bize bir tuzağı,...ve daha ötesi bunlar zaten düşman’, türünden
tiradları dinliyoruz. Batı dünyasını topyekün düşman gören fanatik siyasal
islamcılar kadar, ulusalcılar, çeşitli sol kesim de aynı tavırda.
Gariptir ama
bundan 15 sene önce AB ye katılım konusuna sıcak bakan Türkiye toplumu % 70
lere varan bir tablo sergilerken, AB ye uyum dosyalarının aksayarak da olsa bir
bir açılması, yani mevzuatımızı AB ye giderek daha uyumlu kılacak yasa ve
yönetmenliklerin yaşama en çok geçirildiği günümüzde % 30 ların altına
düşmesidir. Türkiye halkı çoğunluk olarak hem AB ye karşı hem de girmek için
çabalayan bir ülke konumunda.
(Çelişkiler dolu
memleketim benim. Hep uçlar ülkesi oldun. Sen hiç mi değişmeyeceksin?..)
Tarih yapraklarından dökülenler;
Merak bu ya,konuyu enine
boyuna araştırırken tarihin derinliklerinden defalarca hep ‘KIRIM’ çıkıyor..
Okuduklarım eski bildiklerimle beraber gözümün önünde canlanıyor, Ukrayna,
Kırım, Osmanlı-Rus savaşları, Türkiye, AB,ABD ilişkileri ile çeşitli sahneler
bir film şeridi gibi hızla akıyor.
Türkiye’de genelde
şikâyet olarak şu çok sözü edilen 1959 dan beri bekliyoruz lafı da aslında
doğru değil. Türkiye’nin AB ye ilk girişi gerçekte çok eskilere dayanıyor.
AB ye girişi mi?...
Evet, tarihten başlıklarla
okuyalım.
30 mart 1856 Paris Barış
Konferansı
30 mart 1856 aynı
zamanda Sultan Abdülmecid ve ‘Islahat Hattı-Hümayunu’ yani ‘Avrupai
Yaşama
Geçiş Fermanı) Ali Paşa tarafından Paris
de imzalanmış
Zamanın haberleri ve
tarih kayıtları’ 30 mart 1856 Paris Konferansında Batı dünyası Türkiye’nin
avrupalı olduğunu ilan etti’ deniliyor. O devrin AB si sayılan ‘Avrupa
Devletleri Konseyi’ ne alındık, resmen avrupalı olduk’ deniliyor.
Anlaşmayı Türkiye adına
Sadrazam Ali Paşa ile Paris Büyükelçimiz Mehmed Cemil Bey imzalıyorlar.
Avrupalı oluşumuz 50 yıl sürmüş. Ardından avrupa da dengeler yeniden değişmiş
ve araya bir de 1.nci Dünya savası çıkmış. Bizim avrupalılık da buzluğa
alınmış. Sonra tekrar, yine tekrar ve bu günlere gelinmiş.
(Bu arada yeni Osmanlı
hayali ile yanıp tutuşan, zamanın hükümet yandaşlarının sık sık dile
getirdikleri kendi gibi olmayanları suçlayan, aşşağılayan sözleri akla geliyor
‘ Onlar bizden değil, Avrupai yaşayan Türkler (?)...Osmanlı 1856 da Avrupalı
olduğunu ilan ederken bu tarih bilincinden yoksunların lafları kendini sokan
akrep misali ya neyse...)
30 mart 1856 aynı zaman
da KIRIM savaşı ile anılır.
Kırım bölgesi bir
paylaşım savaşıdır. Fransa, Ingıltere, Osmanlı, Rus ve Sardinya arasında
Kırım'da şiddetli çatışmalara sahne olmuş 30 mart 1856 daki Paris Barış anlaşmasıyla
son bulmuştur.
Daha eskiye
gidersek KIRIM yeniden çıkar karşımıza
1768-1774 tam altı yıl süren Osmanlı-Rus savaşlarıdır. Kırım hep önem arz
etmektedir savaş yıllarında.
Nitekim Tarihe adı
‘Küçük Kaynarca Anlaşması ile bu savaş da son bulur ama ardından bitmeyen
kavgalar, savaşlar sonunda 1.nci Dünya savaşı patlar.
Sonrası malümünüz.
Rusya’nın 2014 deki son KIRIM’ı işgali ile KIRIM tekrar gündeme gelmiş ve
vahşet yıllarını bizlere hatırlatmakdadır.
Ukrayna’nın Sovyetlerin
dağılımı sonrası bağımsızlığı teyid edilen bir ülke toprakları içinde olan
KIRIM Türkiye açısından da tarihi bağların köklü olduğu bir bölgedir. Adına
yakılmış ağıtların ağızdan ağıza dolaşarak günümüze kadar gelmiş olması,
hesaplaşmanın doğurduğu acı dolu ezgiler hala kulaklarda.
Konu uzar biz Ukrayna
referandumuna tekrar dönelim.
Putin yönetimindeki
günümüz Rusya’sının, eski sovyet ülkelerinde, Kafkaslarda (Gürcüstan vd.) ve en
son KIRIM’ da yaptıklarına bakarsak, referandum da EVET demek geçerli bir neden
bulabiliriz.
Batı’nın son dönemdeki
basiretsiz, yeteneksiz hükümetlerinin içine düştüğü zorlukları aşabilmesi, AB
nin çöktü çökecek görüntüsünü değiştirip, gerçek demokrasi’ye geçmesi zor
görünse bile, Kıyaslama yapıldığında günümüzde zorda da olsa Batı da yaratılmış
halen yaşayan ‘özgür düşünce anlayışı’ nı, Putin yönetimindeki bir Rusya’ ya
değişmek için çok bir fena Batı düşmanı olmak gerekir kanısındayım.
Aslında söylemek
istediğim kısaca; ‘ madem Ukrayna halkı ben 'avrupai yaşama geçiş' istiyorum’
diye sokaklara dökülüp kanını, canını veriyor, ben kim oluyorum ki, uyduruk bir
referandum da onun için karar vereyim.
Ukrayna halkının ne istediğini nereden
biliyorsun derseniz; bir dostum var eşi Ukraynalı.
Uzun yıllardır orada yaşıyor.
Fikirlerine değer verdiğim bir insan. Konuya gerçekci yaklaştığına inanıyorum, halkın
orada ne istediğini biliyor. Çünki iyi izliyor. O' da orada çocuk
yetiştiriyor....
...saat’in 21.00 e
yaklaştığı şu dakikalarda oy vermeye geç kaldığımın farkına vardım.
Referandumun saçma olduğuna inancıma rağmen şayet oy verseydim EVET
derdim.
Nedenlerini yukarıda
yeterince açıkladım sanıyorum.
konu ile ilgili link;
https://www.google.nl/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&cad=rja&uact=8&ved=0ahUKEwj80YKt3frLAhXDmg4KHQIGCGcQFggdMAA&url=http%3A%2F%2Fwww.isgeschiedenis.nl%2Ftoen%2Fvrede-van-parijs-het-einde-van-krimoorlog%2F&usg=AFQjCNFs5H2ECv4LHFqISzuHv7dKITqZvQ&sig2=RKoQn5Z6Xd5mXCIXB9iwIQ
Yorumlar
Yorum Gönder
REACTIES