Panik her yerde ! ...



Tartışmaları süren Yeni Anayasa taslağı ve ardından Cumhurbaşkanlığı rejimi (Bazılarına göre Başkanlık) için Nisan ayında yapılması düşünülen Refeanduma tarafsız bir gözle bakınca, Hükümet çevrelerinde bir panik havası dikkat çekiyor.

Önce Yeni Anayasa nın içeriği hakkında halkın yetersiz bilgilendirilmesine tekpkiler oluştu. Ardından taslak meclisten tartışmalı bir şekilde geçti ama Cumhurbaşkanına gönderilmesi işi uzadı.

MHP nin taslakda değişiklik yapıldığı iddası ile taslak üzerinde oynandığı şüphesi arttı.
Ne var ki geç de olsa taslak Cumhurbaşkanına gönderildi. MHP nin taslakta nasıl bir değişiklik yapıldığıı ile ilgili şikâyetinin gerçekte ne olduğu hala tam açıklığa kavuşmuş değil.

Hükümetten yapılan açıklamada imlâ hataları olduğunu dile getirildiyse de pek inandırıcı olmadı. Taslak şimdilik Cumhurbaşkanı önünde beklemede. Bu beklemenin nedeni, toplumun nabzını daha iyice okumakla, gelişmelere göre taktik geliştirmekle ilgili olmalı sanıyorum.

Anayasa taslağı ile ilgili önce şunu belirtmekte yarar var. Sanıyorum toplumun büyük bir kesiminde yeni bir anayasa gerektiği konusunda aslında tam bir mütabakat var. Yani toplumun her kesiminden 1980 Cuntası artığı bir anayasa dan kurtulup daha özgürlükçü çağdaş bir anayasa için onay var.

Sorun hazırlanan taslağın bazı bölümlerinin toplumun tüm kesimlerinin görüşü alınmadan meclisteki tüm partilerle uzlaşarak ortak olarak hazırlanmamış olması.

Başbakan dahil bazı AK Parti yöneticilerinin demeçleri bu konuda uzlaşmadan uzak ve dayatmacı tavırları doğal olarak bazı çevrelerde tepki çekiyor. Geçtiğimiz günlerde Başbakanın televizyonlardan izlediğimiz konuşması da oldukça tepki çekti.

Bir başbakandan beklenmeyen tavırla söylediği ifade edilen sözleri AK Parti nin dayatmacı tavrına örnek gösterildi. Başbakan tv deki konuşmasında – Yok öyle kardeşim, alışacaksınız demokrasiye- demesi, ardından refanandum hakkında söylediği sözler bir Başbakana hiç yakışmıyor’ dendi. Referandum da ‘Hayır’ diyenleri ya Fetöcu ya da terörist ilan etmesi, -değişime ayak diretenler yok olacak- gibi sözleri ise sanırım geldiğimiz hazin son konumun göstergesi.

Tüm bunlar yaşanırken halen bazı kentlerde süren OHAL ve ardından geçen gün TV yayınlarına getirilen yasaklar, dolayısı ile halkın değişik kanallardan farklı haber alma özgürlüğünün kısıtlanmış olması, 

AK Parti propagandasının giderek sertleşmesi, referandum konusunda süren kıyasıya karşılıklı sert tartışmalar, MHP tabanından Hayır çıkacağı söylentileri, dahası AK Parti kanadında da çatlak seslerin çıkması, hepsi Nisan ayındaki referanduma kadar toplumda tansiyonun giderek artacağına işaret.

Tartışmalarla ilgili sosyal medyada da kıyasıya kavgalara şahit oluyoruz. Zaman zaman tarafların algı operasyonları, yalan yanlış haberler (şu sözde bakanlığın tebligatı denilen, bundan böyle kamuda iş yerlerinde vs. Hayırlı günler, Hayırlı Cumalar vs. gibi sözlerin kullanılmamasını anlatan uyduruk yalan haber gibi), ağza alınmayacak suçlamalar, küfürler gırla giderken halk arasında huzursuzluğu iyice arttırıyor. Korku ve güvensizlik giderek doruğa tırmanıyor. Tüm bunlar ülke adına utanç verici bir tabloyu oluşturuyor.

Referandum da halkın önünde iki seçenek var, Evet ya da Hayır.  Görülen o ki, Hayır diyenler şimdilik başı çekmekte ve bu da hükümet taraftarlarını daha sert olmaya itiyor ve ortam iyice geriliyor.

Evet kampanyasında nabız yoklamak amacıyla öne sürülen Evet’ci ünlüler, Futbolcuların videoları bolca izleniyor, ancak bunların yetersiz kaldığı da açık. Kampanyanın sertleşmesine neden biraz da bu girişimlerin toplumda pek tutmamış olması. Muhalefet ise kısıtlanmış olanaklarıyla pek etkili olamıyor.

Kampanyalarda en dikkati çeken taraf, bağımsız kuruluşlar, çeşitli meslek grubları ve halk tarafından spontane oluşan ‘Hayır’ kampanyaları. Futbol taraftarlarının tribünlerde şu eski İzmir marşının binlerce ağızdan söylenmesi Evet cileri en çok korkutanlar arasında. İşin en ilginci ise geniş halk kitlelerinde Hayır’a katılımın artması ve sokaktaki halkın genelde Hayır deyişi.

İşte bu durum AK Parti kesimini en çok korkutan hatta panikleme noktasına getiren durum. Geçtiğimiz gün medyadan izlediğimiz şu ellerinde silahlarla ‘Hayırcıları bekliyoruz’ diyen AK Parti taraftarı gençlerin utanç veren tavırları tüm bunlar huzursuzluğu artırmaktan başka, gerçekte AK Partiye zarar vermekte (iyi ki hemen savcılık harekete geçti ve bunları yakalattı. Umarız gerekli cezalarını bulurlar). Ne yazık ki bu tür zorbaca tavırlara her gün şahit olmaktayız.

Tüm bu olaylar, giderek artan bu zorbaca tutumlar, AK Parti de panik havasını da iyice açığa çıkarıyor. Onlar da bu olayların Hayır'cılara yaradığının farkına varmış olmalılar. Yine de bu duruma dur diyen yok. Umarız tansiyonu düşürürler yoksa durum fena.

Tüm demokratik ülkelerdeki referandumlarda olduğu gibi, gerçek demokrasilerde halkın önünde iki seçenek var. Ya Evet diyecek ya da Hayır. Hayır diyenlere karşı şiddete varan bir tutum nasıl açıklanabilir ki?... 

Evet varsa Hayır da olacak. Bu seçenek Halkın en doğal hakkı. Başbakanın da dediği gibi madem bu halk demokrasiye alışacak o zaman Hayır’ı önlemek için bazı Ak parti taraftarlarının zorbalığına ses çıkarmamak nasıl bir demokrasi anlayışıdır ki?...

Tüm yaşadıklarımız halk arasında, hatta ailer içinde bile insanların birbirine düşman kesilmesine yol açmaktadır. Bu durumda halkın birbirine kırdırılması için ülkemizin gerçek düşmanlarına hiç bir iş  bırakılmamaktadır.

Toplu cinnet mi geçiriyoruz? Bu mudur istediğimiz demokrasi?...

Bazıları tarihe gömülmüş Osmanlıyı tekrar hortlatmaya çabalarken bazıları da uzunca bir süre Askerin vesayetindeki katı rejimi bu güne tercih ediyor.

Aslında bize gereken ne O’ ne de Öteki.

Asıl özlemini çektiğimiz toplumsal uzlaşma ile yeniden yazılacak gerçek demokratik yeni bir anayasa ve yeniden saygı duyulacak bir siyaset ile adaletli, güvenli, huzurlu insanca bir yaşam.

Bunun için de önümüzde çok kısa bir zaman kaldı. 


Sağduyunun galip gelmesidir dileğimiz.


Yorumlar

Popüler Yayınlar