Dersimiz demokrasi
Dersimiz demokrasi ...
‘yerel seçimler ardından Hollanda’
Ahmet Palaz
19 mart 2014
Hollanda yerel seçimleri süreç ve sonuçları bakımından önemli gelişmelerle dolu
olarak tarihe geçecek.
Bir anlamda genel
seçimlerin ön provası diyebileceğimiz bu seçim sonuçlarından sonra artık yeni
bir politik havanın eseceği kaçınılmaz görünüyor.
Zaten epeydir topun
ağzında olan koalisyonun geleceği, artık Hükümet kanadının seçim sonuçlarından
sonra koyacağı tavra bağlı olsa da genelde halk bu koalisyonun artık sonlamasından
yana.
Seçim sonuçları bir
önceki yazımda belirttiğim tesbitlerimi
genelde doğruladı.
Seçimler %43 gibi düşük katılımla gerçekleşti. Yabancı
kökenli (Türk) seçmen ise % 18 gibi bir katılım oranıyla seçime pek ilgi
göstermemişti.
Seçimler akabinde
hemen gündeme oturan konu, Hükümette ortakları İşci Partisi PvdA ve liberal
Parti VVD’nin büyük hezimetiydi.
Koalisyon
hükümetinin bu iki büyük partisi sürdürdükleri plan ve uygulamalarıyla zaten
epeydir tepki çekmekteydi. Ekonomik kriz ardından artan işsizlik, sağlık,
eğitim ve kültür alanlarındaki başarısızlıkları toplumda giderek büyüyen
tepkiye neden olmaktaydı.
Son seçimlere
kadar Türklerin çok rağbet ettiği İşci Parti’sinin ülkenin hemem hemen
heryerinde kaybetmesi ülkede büyük bir şok etkisi yarattı.
Özellikle de İşçi
Partisi’nin uzun yıllar hakimiyetini sürdürdüğü, kendisiyle sembolleştirdiği Amsterdam’ı
kaybetmesi Parti’de büyük bir şaşkınlık ardından hayalkırıklığına neden oldu.
Gerçi bir miktar oy
kaybı bekleniyordu ancak bu kadar kayıb beklenenin çok çok üstündeydi.
Seçim sonuçlarının partiye ağır
bir tokat olduğu görüşü partililer tarafından da kabul ediliyor.
Seçim bölgelerinden
sonuçlar verilirken gözler hep başkent Amsterdam’ı izliyordu oysa ülkenin kuzeyin de ‘Groningen’ bölgesinde 60 yıla
yakın bir hakimiyet el değiştirmekteydi.
Bu yıkımın boyutunu gösterirken parti için tehlike çanlarını çaldırıyordu.
Ne olmuştu böyle
aniden? Yoksa işi boşlayıp ‘ buralar
zaten hep bizim mekânımız’ diyerek rehavet içinde sırt üstü mü yatılmıştı?...
Seçim
sonuçlarından sonra Amsterdam da liste başı parti sorumlusu hezimet karşısında
havlu atıp istifa edecekdi.
İşci Parti Genel
Başkanı ve Başbakan yardımcısı Diederik Samson’un ; -yenildik ama halâ ayaktayız,
yılmak yok daha çok çalışmalıyız ...’
tarzı kahraman çıkışları Partideki panik havasını değiştirmeye pek yetmeyecekti.
Seçimlerden en
kazançlı çıkan (önceki yazımda
da belirttiğim gibi) Demokratlar
66 (D66)oldu.
Demokratlar ülke
çapında seçime girdikleri tüm belediyelerde
meclisteki sayılarını ikiye, üçe katladılar. Bu inanılmaz bir çıkıştı.
İşci Partinin
kalesi Amsterdam’da 15 sandalye ile Demokratlar
66 birinci parti konumuna yükselidi.
İşçi Partisinin alınmaz denen kalesini
almışlardı.
Seçim sonuçları
geldikçe kazanmakta oldukları oyların
büyüklüğüne kendileri de şaşıyorlardı.
Sosyalist Parti (SP)
Demokratlardan sonra en çok oy toplayan parti oldu ancak, Demokratların İşci
Parti’sini neredeyse silip süpürmesi seçimlerin en dikkat çeken gelişmesiydi.
Geert Wilders’in ırkcı sözleri, son çırpınış
Seçimlere
damgasını vuran bir başka olay ise, uyum politikaları, yabancılara ve islama
karşı sert söylemleriyle tanınan Hollanda’nın sivri politikacısı ‘Geert
Wilders’ in sözleri oldu.
Aşırı sağcı
olarak bilinen Geert Wilders, seçim sonuçlarını izlediği küçük bir salonda
seçmenlerini galeyana getiren bir konuşma yapıyordu. Konuşmasında Hollanda’da yaşayan Faslı’ları
hedef alan sözlerini salondaki seçmenlerine tekrarlatıyordu. Salon‘ Hollanda’da
daha az Faslı, daha az Faslı’ diyerek tekrarla haykırıyordu. Bu ırkcı söylem
anında dakikalarca ekranlara geldi.
Seçim
sonuçlarının verildiği medyada tüm yayın kuruluşlarında izlenen bu görüntüler
Hollanda genelinde bir tepkiye neden olunca Hükümet ve çeşitli parti yöneticileri
hemen Geert Wilders’in sözlerini kınadılar.
Ardından, Hükümet adına yapılan açıklamada’
Geert Wilders’in sözlerinin mide bulandırdığı, politik yaşama leke getirdiği,
kabul edilemez olduğu ve konuşmasındaki ırkcı söylemin tüm tahammül sınırlarını
aştığını, olayın Hollanda politik yaşamında bir dönüm noktası olduğu vurgusu
yapılarak meclisteki grubu ile de parlemento ilişkilerinin kesileceği, kendisine
karşı tavır alınacağı belirtilen bir açıklama geldi.
Tüm TV ler ve
diğer medya konuşmayı genişce tartışırken Geert Wilders’ in meclisteki
grubundan ard arda iki parlamenter ‘Wilders’in Faslı’ları hedef alan sözlerinin
kabul edilemez olduğunu söyleyerek’ Wilders grubundan ayrıldıklarını duyurdular.
Kısa bir süre
sonra Den Haag Belediye mesclis üyesi biri daha ayrılanlara katıldı. İlerleyen
saatlerde ve günlerde Geert Wilders gurubundan kopmaların süreceği bekleniyor.
Olayın ardından
sosyal medya’da da tepkiler giderek büyüdü, çeşitli kuruluş ve halk tarafından
savcılığa binlerce suç duyurusu yapıldı. Kimi gruplar Geert Wilders’e karşı
tepki olarak imza kampanyası başlattılar.
Önümüzdeki
günlerde Amsterdam ve diğer kentlerde eylemler bekleniyor. Konu medya yı ve tüm Hollanda kamuoyunu bir
süre daha meşgul edecek görünüyor .
Geert Wilders
kendisine yönelik tepkiler ardından susukunluğunu sürdürüyor.
Muhtemelen
herzamanki taktik planlarıyla meşgul. Henüz sessizliğini bozmaya niyeti yok gibi.
Gündemde kalma
uzmanı Wilders’in merak uyandıran konuşmasını beklemek belki onu gereğinden daha
da önemli kılıyor ancak, çevresinde giderek artan kopmalar, halkdan gelen
tepkiler, işinin bu defa hayli zor olduğunu gösteriyor. Yine de belli olmaz
Wilders bu...
Wilders vakası, Faslı’lar ve
tüm yabancı kökenli kesimin aşşağılanması, ırkcı söylemler, toplumda ayrımcılığın
körüklenmesi gibi olaylarda hükümetin, parti liderlerinin, yöneticilerin ve
toplumun önemli kesiminin, tüm bu gelişmeler karşısında şimdiye kadar pek de
fazla ses çıkarmamış olması, Hollandanın bir ayıbı olarak tarihe not düşülecektir
mutlaka.
Ancak, demokratik
seçimlere gölge düşüren bu olumsuz havaya karşı, umut verici bir durumu gözardı
edemeyiz. Seçimler bir anlamda Hollanda
toplumunun ezici çoğunluğunun, Geert Wilders’in ayrımcı, toplumu bölen hatta aşırı
ırkcı tutumunun, artık tolere edilmeyeceğini göstermiş olmasıdır.
Seçimlerde Demokratların
ezici çoğunlukla kazanmasının nedenlerinden biri de bu.
Hollanda toplumu normalleşiyor mu?
Hollanda toplumu gerçekte
ekonomik krizin verdiği sıkıntı yanısıra sosyal, toplumsal alanda da sıkıntılı bir
dönemden geçmektedir. Halk genelde ekonomik sıkıntılara karşılık kemer sıkıp
daha mütevazi yaşamayı kabul ediyor ancak toplumsal ahlâk konusunda daha fazla
taviz vermek istemiyor.
Geçtiğimiz
dönemden beri Meclis tartışmalarında Geert Wilders’in saldırgan, (özellikle de
yabancı kökenlilere) düşmanca tavrı karşısında kanımca en iyi duruşu sergileyen
kişi başta Demokratlar 66 lideri Alexander Pechthold ve ekibi olmuştur.
Pechthold’un
meclisteki tavırları ve konulara olan hakimiyeti, onları dile getirmedeki
üslubu, partisinden memnun olmayan epey bir İşci Parti’liyi ve diğer kararsızları
partisine çekebilmeyi başarmıştır.
İşci Partisi nin
oylarının nereye kaçtığını soruyorsanız Demokratlara sorun derim. Bir
kısmının muhtemelen Sosyalist partiye, bir miktarının da yerel partilere
kaçtığını söyleyebiliriz.
...ve
Hollandalı Türkler
Hollanda Türk
medyasında da seçimler oldukça yoğun bir şekilde işlendi.
Seçime Hollandalı Türkler açısından bakarsak; % 18 civarındaki düşük katılım
oranına rağmen 45 Türk kökenli adaydan 37 sinin seçilmiş olmasını büyük bir
başarı olarak değerlendirebiliriz.
Seçilen adayların bir çoğu da tercih oyları.
Seçimlerle ilgili Hollanda Türk medyasında da
geniş yer bulan olaylardan biriydi İşci Partisinden Türk kökenli Soest bölgesi
adayı O.S. in hikayesi.
Aday O.S İşci
Partisinden gidiği seçimi kazandı ama parti ile ilişkisi yaşanan olay nedeniyle sorunlu. Olay henüz
tam açıklığa kavuşmadı. Seçim çalışmaları sırasında yasal olmayan yoldan oy
topladığı iddasıyla suçlanan O.S. partisinden özür bekliyor.
Deneyimsiz yeni
aday O.S. Yaptığı açıklamada oyuna getirildiğini, olayın abartılı olarak medya
ya yansıdığını, gerçekte orada partisi için çalıştığını, oyların boşa gitmemesi
için halkı bilgilendirmeye çalıştığını savunuyor.
Yapılan haksız
yargılamana sonucu madur olduğunu, Partisinin de kendisine sahip çıkmadığını
idda ediyor. Partisinden hala özür beklemekte olduğunu söyleyen O.S. ‘- Gerekirse
mahkemeye gideceğim suçsuz olduğum isbatlanacak ve magduriyetime sebeb olan
kişileri mahkemeye vereceğim’- diyor.
Hollanda Türk
medyasında kendisini destekler haberlere de rastlıyoruz. O.S. nin Türklerin
başarılarını çekemeyenler tarafından oyuna getirildiğini, ayrımcılığa
uğradığını ima eden haber ve yazılar okuyoruz.
Hollanda da son
yıllarda artan ayrımcılığın geldiği son noktayı göz önüne alırsak sanki
olabilir demek de mümkün ancak O.S. savunması, hele o televizyonda yayınlanan
görüntüdeki konuşmaları da dikkate alırsak, pek de inandırıcı gelmiyor.
Umarım bu konuda
yanılıyorumdur zira olay toplum adına da utanç verici.
Adayımız O.S. pek
de kolay pes etmiyor tabi. Suçsuzluğunu kanıtlayıp gerekenlere cezasını vermek
için tanınmış avukatlarımızdan Ejder Köse ile anlaşıyor. Avukat Köse
açıklamalarında müvekkilinden aldığı bilgi doğrultusunda ve ilk araştırmaya
göre hukuki açıdan hiçbir suçun işlenmediğini söylüyor.
Yeni Belediye meclis
üyemiz O.S. in hikayesi daha bir süre sürecek gibi.
Seçimlerle ilgili Hollanda Türk medyasında en
dikkat çeken yazıyı sanırım Hollanda Türk medyasının en eski basın emektarlarından
İlhan Karaçay yazdı.
Karaçay
seçimlerin ardından yazısında O.S. ile görüştüğünü hatta kendisini avukat Ejder
Kaya ile buluşturduğunu söylüyor. O.S. yi savunan yazısında Hollandanın son
yıllarda çok değiştiğini anlatırken işi Hollanda’nın ne kadar antidemokratik
uygulamalarla yabancı düşmanı bir ülke haline gelmiş olduğuna getiriyor.
Bundan tam 8 yıl
önce bu kanıya vardığını söyleyen İlhan Karaçay yazısında Hollanda’ya artık inanmadığını, Türklerin başarılarının
engellendiğinden bahsediyor.
Yazısının bir
bölümünde seçimleri tahlil ederken İşçi Partisinin neden kaybettiğini de açıklıyor.
Karaçay’a göre
İşci partisi Pvda antidemokratik girişimler karşısında sessiz kaldı, (buna örnek olarak daha önceleri gündeme
gelen Türklerle ilgili olaylardan, meclisteki tartışmalardan örnekler veriyor, çifte
vatandaşlık, ermeni soykırımı, AB, v.s) bazen de ayrımcı tutumlar içine girdi.
Hollanda Türkleri
bu yüzden partiye sırt çeviridi...son seçimde gördük ki Türkler oy vermeyince,
26 yıldır Amsterdam’da kazanan İşçi Partisi bu kez kaybetti...
Karaçay yazısının
son aşamasında konuyu O.S. ile bağlayarak Türklere yapılan haksızlıklardan
bahsederek seçim sonuçlarını da bunun bir bedeli gibi açıklıyor. Siz böyle yaparsanız
biz de oy vermeyiz batarsınız anlamında.
Üzgünüm ama üstat
bu konuda da yanılıyor.
İlk aşamada
Hollanda toplumunun yabancı unsurlara karşı giderek sertleştiği, ayrımcılığın
ırkçılığa varan boyutlarda eskiye nazaran
daha çok yaşadığı bir gerçek.
Bunu özelliklede
yabancıların yoğun yaşadığı Rotterdam, Amsterdam, Utrecht gibi büyük kentlerde hissetmek
çok kolay, hele bir yabancı kökenli için sıradan gündelik yaşanan bir durum.
Yapılan
araştırmalar da bu yönde sinyaller veriyor. En son veri iş alanındaki
ayrımcılıkla ilgili CBP adındaki kurumum raporu. İş sahasında önemli oranda
ayrımcılık yapılmaktadır diyor rapor.
Özerk bir kurum
olan bu birimin raporları hangi hükümet gelirse gelsin ciddiye alınır. CBS
raporu da bu anlamda önemli tehlike sinyalleri veriyor. Ancak sayın Karaçay’ın
yazısında Hollanda hakkındaki bence abartılı suçlaması bazı gerçekleri göz ardı
ederek mağdur durumundaki savunucu rölünde.
Öncelikle
Karaçayın idda ettiği Türklere yapılan haksız uygulamalar konusu biraz
karmaşık. Suçlamalar ya da uygulamalar pek de yersiz değil. Savunma durumunun
verdiği piskolojik yapı gereği, yabancı kökenli yurttaş (Türkler) genelde
tedirgin bir halde her olaya aşırı şüpheyle yaklaşıyor.
Kimi şakalarda
dile de gelen bu mağduruyet durumu piskolojisi, olayları tahlilde bazen bizleri
yanlışlığa düşürebiliyor,tarafsız bakmamıza engel olabiliyor. Bir çeşit
hastalık.
Sanıyorum sayın
Karaçay da böylesi bir ruh halinde kaleme aldığı bu yazısında Hollandaya verip
veriştirmekte. Karaçay’a göre Hollanda’nın artık demokrasi ile uzaktan yakından
hiç bir alakası yok.
Bu görüşünü
destek için bizlere daha önce kaleme aldığı ‘Hollanda’da bir tek demokrat
bile yok’ başlıklı eski bir yazısını okumamızı öneriyor. Hollanda
hakkında kendi hayal kırıklıklarını anlattığı bu yazısından Hollanda’nın ne
kadar kötü bir yer olduğunu öğreniyoruz...
Sayın Karaçay
İşçi Partisinin çöküşünü Türk oylarına bağlarken de yanlışa düşüyor. Kendisine yabancı
kökenli (Türk) seçmenin seçimlere katılım oranının % 18 altı gibi az bir oranda
olduğunu ve bu oyların artık eskisi gibi dağılmadığını ve giderek bölünmekte
olduğu, seçimlerden önce de bilinen bir olay olduğunu vs. birilerinin
hatırlatması gerekecek ya da benim bir önceki yazımı kendilerine öneririm.
Kısaca İşçi Partisi’nin
bu kadar kaybetmesinin nedeni olarak sırf Türklerin oy vermemesini göstermek
kanımca bir yanılgı. Zira İşci Partisi’nin oylarının büyük bölümü daha önce
İşci partiye oy veren Hollandalı kitlenin yoğun olarak Demokratlar 66 ya
kaymasından kaynaklanıyor.
Daha önceki
yazımda da belirttiğim gibi, İşci
Partisinden kopuş yeni değildir ve Türk kökenli oylarda da yeni hareketlenmeler
vardı.
Tekrar edersek , İşci Parti den kopmalara asıl neden, Hükümetin icraatlarından rahatsız olup D66 ya
oy veren Hollandalı çoğunluktur.
Seçimlere katılım
sayısı zaten az olan Türk toplumu bu seçimlerde iyi ce dağılmış ya da oy kullanmamıştır.
Bu arada meclislere secilen adayları
kutluyorum. 45 adaydan 37 sinin seçilmesi büyük başarı. Ancak seçimlere
ilgisizlik oranı Hollandalı Türkler adına endişe verici boyutlarda.
Politikaya,
politikacılara karşı artan güvensizlik sonucu oy kullanmamak da Türk toplumunun
uyum ve toplumda katılımcı olması önünde engel olarak görülmelidir.
Olaylara tarafsız, önyargısız bakarsak, aslında bu
seçimlerle Hollanda bir defa daha bir demokrasi örneği sergilemiştir.
Her nekadar Geert
Wilders olayı seçimlere gölge düşürmüş olsa da, halk genelde sakin geçen bir atmosferde
olayları rahatca konuşmuş, tartışmış, sandığa giderek demokratik haklarını
özgürce kullanmışlardır.
Partilerin
kampanyaları çeşitli medya da geniş yer bulmuş halk mümkün mertebe
bilgilendirilmeye çalışılmıştır.
Televizyon
kanallarında parti liderleri bölge adaylarına katkı amacıyla tartışma
programlarına konuk olarak biribirleriyle saygılı bir şekilde tartışmış adeta
yarış etmişlerdir. Sonra bisikletine atlayıp evine gidebilmişler ya da çarşı
Pazar, istasyon gibi yerlerde halka çiçek, parti broşürü vs. dağıtmışlardır.
Hollanda
medyasındaki partilerin tartışma programlarını izleyenlere, ahlak ve etik
konusunda bir kıyaslama yapabilmeleri
için Türkiye deki seçim kampanyalarını ya da meclis toplantılarındaki yumruk,
küfür, tekme tokat vs yi hatırlayınız derim.
Amacım körükörüne
Hollandayı savunmak değildir. Amacım, bizdeki (Türkiye’deki utanılacak çağdışı
görüntü veren o tablo karşısında ne kadar hayrete düşersem bir o kadar da
Hollanda ki meclis toplantılarındaki tartışma düzeyini saygınlığı görünce tersi
hayreti yaşadığımı vurgularken bunda biraz da kıskanma, hayıflanma vardır.
Tüm bunları
izlerken, birçoğumuzun ‘Medeniyet
dedikleri şey böyle birşey olamlı’ diye, zaman zaman içgeçirdiğimiz olmuştur
diye düşünüyorum...
Seçim sürecinde
ve ardından kimse kimseyle kavga etmedi, meclislerde yumruklaşmalar olmadı.
Küçük çapta açık
ve kapalı alanlarda seçim toplantıları düzenlendi, sade dekorlarda bayraklar flamalar yerlerde
sürüklenmedi. Ne gaz sıkıldı ne ortalıkta polis gördük.
Parti
kampanyaları sürecince de ne bağırıp çağırma oldu ne de propoganda yapacağız
diye halk olur olmaz rahasız edilmedi.
Seçim büroları
itiş kakış değildi, görevliler saygılı davranışlarıyla dikkat çekiyordu. Herşey
düşünülmüştü, yaşlılar ve sakatlar için kolaylıklar sağlanmıştı.
Halk yakın
çevrelerdeki muntazam düzenli seçim yerlerinde rahat ve özgürce oy kullandılar.
Oylar hiçbir sorun yaşanmadan çabuk sayıldı.
Seçim verileri ve
sonuçlar Televizyonlardan zaman zaman seçim merkezlerinden çanlı bağlantılarla
verildi...
Parti Liderleri
insanları çirkin meydanlara taşımadı, Burada Liderler halkın ayağına gitti
bazen haberli bir pazarda bazen habersiz
bir istasyonda halkla sohbet etti.
Öyle kalabalık
korumalar felan da yoktu herkes düşüncesini özgürce söyledi...
Sosyal medya da
durum biraz farklıydı. Orada belkide anonim olmanın verdiği cesaretle biraz
hakaret, küfür yaşandıysa da genelde sorunsuz demokratik bir ülkeye yakışan bir
seçim süreci yaşandı...
Ne çeşitli
yörelerden yandaş seçmen taşındı ne izdiham yaratılıldı ne halk garip
çığlıklarla sloganlar attı, ne de birileri çok kızdığı için twiteri kapattı.
Bu yazının
yazıldığı dakikalarda seçim sonuçları ve özelliklede aşırı sağcı Geert
Wilders’in sözlerine tepkiler yağıyor ve tüm Hollanda medyası da Wilders’in
sözlerini kınama yarışında.
Kısaca Hollanda
bu seçimler ile kin ve nefret söylemlerine artık prim vermeyeceğini seçerek
güzel bir demokrasi dersi verdi.
Gözler şimdi 30
mart Türkiye yerel seçimlerine çevrildi.
Yeniden hayırlı
seçimler.
Yorumlar
Yorum Gönder
REACTIES