Seçimler üzerine



Ahmet Palaz


19 mart 2014 Hollanda yerel seçimleri ve Hollandalı Türkler.





Tesadüf bu ya,  Hollanda’da yaşayan Türk toplumu önümüzdeki günlerde iki seçim birden yaşayacak.  19 mart 2014 Hollanda yerel seçimleri ve ardından Türkiye’de 30 mart yerel seçimleri...
İyice yaklaşan seçim tarihi ile birlikte Türkiye’de olduğu gibi, Hollanda’da yoğun bir seçim havasına girmiş bulunuyor. 





Her iki ülkenin medya’sında seçimlerle ilgili programlar, Partilerin tanıtım ve propaganda filmleri, tartışma programları bombardımanı sürüyor. Sosyal medya üzerinden de kirli, temiz, milyonlarca bilgi üzerimize akıyor...

Hollanda’da 5 yılını doldurmuş sürekli çalışma ve oturma izni olan yabancı (Türk vatandaşları) lar, yerel seçimlere katılma, seçme ve seçilme hakkına sahipler.  

Hollanda’daki Türk vatandaşları Türkiyedeki seçimlerde yurt dışı temcilikleri aracılığı ile oy vererek seçimlere katılabilecek ya da 3 saat gibi kısa bir uçak yolculuğu sonunda, memleketinde oy verecek. Ardından bu kısa seçim ziyaretine sığdırdığı eş dost toplantılarında siyasi konulardaki enginliğini paylaşacak. Ne kadar sorumlu bir vatandaş olarak davrandığının isbatı olarak her iki ülkede de oy kullandığını anlatacak, demokrasiden dem vuracak.

Bu arada her iki ülkeden parti adayları, bir süredir parti toplantısından halk bilgilendirme toplantılarına, tanıtım kampanyalarından, dernek, cami, vakıf ve diğer sivil toplum kuruluşu ziyaretlerine yoğun bir koşuşturma içinde, seçmen avında.

Konumuz gereği Türkiye seçimlerine pek girmiyoruz bu yazıda.

Hollanda daki tercih sıralamasına göre, Türkiye kökenli seçmen oyunun partilere göre dağılımı sırasıyla; İşci partisi (PVDA), Hrıstiyan Demokratlar Birliği (CDA), Demokratlar 66 (D66) , Yeşil Sol (GL), Liberal Parti (VVD), Sosyalist Parti (SP) v.d leri şeklinde.


Tüm bu partilerin aday listesinde mutlaka bir ya da birden çok Türkiye kökenli aday var. Geleneksel olarak Türkiye kökenli seçmen oyunu Türk aday’a veriyor. (Yeni kurulan oluşum ‘Turks Belang’ bu oylara oynuyor)  Geleneksel büyük Partiler bu durumu şimdiye kadar gayet iyi kullandılar.

Ancak gelişmeler sonucu artık her partinin sıkı sorgulandığı bir döneme girmiş  bulunuyoruz. Bu durum kararsız oyları arttırıyor. Büyük ihtimalle de bir çok kişi oy kullanmayacak. Kayıb oy oranında artış bekleniyor.

Hollanda genelinde bakıldığında, seçmenin büyük çoğunluğunun tercihinin yerel partiler ya da bağımsız adaylar yönünde olduğu gözüküyor.

Son tahminlere göre, Türk vatandaşlarının en çok rağbet gördüğü politik partilerden PVDA (İşci Partisi) nın bu seçimlerde epey oy kaybına uğraması bekleniyor.

Gerçekte kendi arasında çok farklılık taşıyan bu seçmen kitlesinin ortak özelliği, işci kökenli olmasından kaynaklanan konumu, son seçimlere kadar oyunu yoğun olarak işci Partisine vermesiydi. Ancak yeni veriler, çeşitli nedenlerle bu seçmenin hızla başka partilere yöneldiğini gösteriyor.

(Burada araya bir not düşelim; İşci Partisinden kaçış pek de yeni değil. Aslında yıllar önce başlamıştı.                          İşci partisinin gerek Türkiye- AB ilişkileri konusundaki tutumu dolayısyla, gerek kıbrıs konusunda, ya da Ermeni iddaları  konusundaki tutumu ,uyum politikaları, ayrımcılık, ve din, dolayısı ile müslümanlığa karşı tutumundan rahatsız olan müslümanlığını ya da etnisitesini ön planda tutan kesimin nihayetinde partiden kopmasına neden olacak, bazılarının, din özgürlüğünü ön planda tutan CDA ya kaçmasına engel olamayacaktı.
Etnisite, kimlik konularına çok duyarlı olan kesim ise partilerinin Türkiye ilişkili politikaları nedeniyle oldukça zorlanmış, bir kısmı Demokratlar 66 (D66) ya da Yeşil Sol(GL) ve Sosyalist Parti (SP)’ye geçmişlerdir).

Bu tarihi süreçle ilgili kısa bilgiden sonra güne dönersek, son duruma göre seçmenlerin büyük partilerden kaçışlarına neden olarak genelde Hükümetin ya da mecliste temsil edilen partilerin gösterdiği kötü performarsa dikkat çekiliyor. 

Ekonomik koşulların yarattığı (kriz) kemer sıkma politikaları, toplumun kendine zarar gördüğü kararlar ve uygulamalar seçmende doğal olarak tepki yaratıyor, başka alternatiflere yönlendiriyor. Yabancılar arasında giderek yükselen işsizlik oranı ve ayrımcılık da en önemli etkenler arasında.

Pek bahsedilmeyen ama önemli etkenlerden biri de kanımca Hükümetin planında önümüzdeki dönem bir çok alanda sorumluluğun Belediyelere aktarılacak olması. Hükümet ortakları bu konuda büyük çoğunluk olarak ortak düşüncede anlaşmış durumda.
Devleti küçültme programlarından biri olarak, birçok alanda görev ve sorumlulukların Belediyelere aktarılması, kamuoyunda  epey tartışıldı ve denildi ki ‘yeni dönem Belediyecilik yeni fırsatlarıda beraberinde getirecek’.

İş, konut, eğitim ve sağlık gibi daha birçok alanda sorumluluğun Belediyelere akatarılacak olması her ne kadar bu yeni kriz ertesi kısıtlı olanaklar nedeniyle Belediye yönetimleri açısından zor bir mücadele gibi görünüyorsa da, tüm bu sorumluluk alanlarının genişleştirilmesi Belediyelere yeni bazı görevler yüklerken aynı zamanda yeni kaynak ve  istihdam olanakları da getiriyor ki, bu da pek öyle gözden kaçırılmaması gereken bir durum.

Zira ‘istihdam ya da yeniden yapılanma’, aynı zamanda yeni iş olanakları anlamına da geliyor. 
Hollanda ekonomisinin krizden çıkıp daha az ama yumuşak büyümeye geçtiği sinyalleri, yeni oluşacak fırsatlar, bazı çıkarcı politikacıların da şimdiden ağızlarının sularını akıtıyor.

Refah toplumu

Aslında bir refah toplumu olan Hollanda toplumu, yıllar içinde, yönetimlerin, kendi (liberal) programlarını rahatca uygulamasından pek de şikayet etmeden yaşayıp gidiyordu, giderek politik alanı tamamen politikacılara terketmiş, ‘sen bizim için hallet işte’ der gibi bir duruma gelmiş.

Kısaca birey aktif siyasal yaşam alanından çekilmiş ya da çekilmek durumunda bıraklılmış, siyasal anlamda tembelleşmiş. Ne zaman ki ekonomik kriz’in sonuçları kendisini etkilemeye başlamış, o zaman uyanmış ve şimdi yeni yeni sesini çıkartmaya çalışmakta...

Oysa bireyin, yaşamın heralanında yer almasını istemek modern toplum gereğidir diye öğretirler burada. Birey yaşamını etkileyen her alanda uyanık, bilgili ve bilinçli olmalıdır.

Yani aman dikkat! uyarılmadık demek yok.

Madem bu modern toplumun bireyi olmayı seçtiniz, öyleyse artık kişisel tercihlerinizi özgürce yapabilirsiniz. Şayet sonucu sizi tatmin etmezse bir daha ki sefer’e yeni bir tercih yaparsınız.‘Ama sonra oturup şikayet etmeye de pek hakkınız yok’ derken, bu durumda politikacının da sorumluluğu seçmene (birey’e) yüklüyor olduğunu görüyoruz.  

İdeal durum sanırım çeşitli nedenlerden dolayı kendi tercihlerini özgürce yapamayanların da haklarının savunulduğu bir ortamdır.

Belediye başkanı ve çamaşır makinesi...

Türkiye’de seçimler çerçevesinde yaşananlar Hollanda’dakilerle bir paralellik gösteriyor.
Son olarak Türkiye’de gündemden düşmeyen yolsuzkluklar, dinlemeler, tape’ler etrafında dönen politik çıkar savaşları Hollanda’da kendine uygun formatlarda gündem’e malzeme oluyor. 

Ancak bu benzerlikler arasında da bir fark var.

Türkiye yolsuzluk suçlamalarında gündeme gelen milyon dolarları konuşurken, Hollanda daki yolsuzluğun konusu, bir balıkcı kenti olan ‘Villisingen’ Belediye başkanının Belediye bütçesinden ödediği çamaşır makinası faturası...

Hani, hırsılığın büyüğü küçüğü olmaz, hırsızlık hırszlıktır’ derler ama....Türkiye ile kıyasladığımızda oldukça komik kalıyor...belki. ama sanki aramızdaki demokrasi, hak hukuk düzeyimize de işaret ediyor biraz.

Hollanda’da daha önemli, bizdekine benzer yolsuzluk skandaları da var tabi...

O İşci Partisi PvDa dan Türk kökenli hırslı bir aday.

Hollanda medyasında güzel bir ‘gazetecilik olayı’ olarak ikram edilen haberin baş aktörü ‘Soest’ kentinden ve İşçi Partisinden Türk kökenli bir aday.  Adayımız  gizli kamerayla tesbit edilen görüntülerde bir cami derneğinde yaptığı konuşmasıyla ile yasal olmayan yoldan oy toplamaya çalışırken belgeleniyor ve medaya’da geniş yer buluyor.

Konuşmasında aday, dernekte bulunanlara, oy vermeyecek ya da kararsızların oy pusulalarını, aday yerini  işaretlemeden boş olarak sadece vekalet yerini imzalayıp cami yönetimine getirmelerini ya da kendisine ulaştırılmasını istiyor. ‘-Çerenizdeki oy vermeyen vermek istemeyenlerin oy pusulalarını dediğim gibi imzalatıp bana ulaştırın oylara yazık olmasın’ diyerek hayırlı bir iş yaptığı tavrında dinleyenleri uyarıyor.

Bir başka sahnede yanına yaklaşan mutemelen Faslı olan genç gizli kamerasıyla görüntülü olarak konuşmaları kayd ediliyor. Genç aday’a kaç tane getireyim, kime vereyim pusulaları diye soruyor. Aday, ‘-topladığında bana telefonla haber ver en az üç, daha çok olursa daha iyi’ diyerek kartını veriyor. 

Genç tekrarlıyor...Aday, ne kadar oy toplarsan getir, bak ben şimdi meclisi üyesiyim secilirsem yakında yönetime girecem inşallah babında laflar ediyor.

Bu vekaletle oy verme işi çok Hollandaya özgü bir durum. Sanıyorum 3 kişinin vekaletiyle oy kullanmak başka hiç bir ülkede yok...varsa da ben duymadım.  Ama yasal olmayan yoldan oy topalma işi sadece bizde yok, Hollanda da var. Hele bizim aday gibi yaratıcı olduktan sonra...

Hollandalı Türk kökenli seçmenler açısından oldukca talihsiz, utanç verici bu olay ardından partiden sesler yükseliyor ancak İşci Partisinden kopmalar da önlenemiyor aksine daha da körüklenmiş oluyor.

İşci Partisi yaşanan tüm olumsuzluklar karşısında giderek oy kaybetsede direniyor. Gerekli önlemler alarak Partinin toplumun herkesimini kuçakladığı iddasını sürdürüyor.

İşci Partisi’nden ayrılanlar sonrası,  partide önemli pozisyondaki Türkiye kökenli adayların büyük bir bölümü Parti cizgisi doğrultusunda, oldukca zor konumda olsa da, parti içinde kalıp mücadelelerini kararlılıkla sürdüreceklerini söylerken;  ‘-Bazı kesimler bir çürük elma nedeniyle sadece partimizi karalamıyor, hepimizi tüm Türkiye kökenli azınlığı karalıyorlar,.. bu hiç adil değil’ diye sitem ediyorlar.                    

Biraz haklılar galiba.



‘Islam Partisi NİDA ve Turks Belang’.

İşci Partisi, (Pvda) ya da Hristiyan Demokratlar, (CDA) gibi büyük partilerin içinde siyaset yapıp daha sonra partilerinin icraatları ve söylemlerinden rahatsız olup ayrılarak yeni parti kuranlar ve kendi adına listeye giren bağımsız adaylar, bu seçimlerde siyaset sahnesinin yeni oyuncuları. Bunlardan ikisi oldukça iddalı gözüküyor.

Adlarından da anlaşılacağı gibi biri referansını islam’dan alan Hollanda daki müslümanları temsil ettiğini savunan İslami Parti kısa adıyla NİDA, diğeri ; Hollanda’daki Türk azınlığın hakları için siyasete atılan yeni bir oluşum ‘Turks Belang’.

Her ikiside aldıkları sıfat ve programları açısından kısıtlı gözüküyor ancak bu iddalı çıkışlar bazı çevrelerde cesur bir girişim olarak saygı görüyor.



Bu oluşumları Hollanda politikasında bir yenilik olarak ele alır, tarafsız değerlendirirsek, ilginç gelebilir. 
Ne kadar başarılı olacaklarını zaman bize  gösterecek.

Kanımca son  gelişmelerle birlikte oyları dağılan Türkiye kökenli seçmenin büyük bir bölümü, yeni bir arayış içinde ve son seçim güne kadar bekleyecekler.

Bu seçimlerde Türkiye kökenli oyların geniş bir yelpazeye dağılacağı görüşü hakim olsa da İşci Partisi (Pvda) ve Hristiyan Demokratlar (CDA) ardından Demokratlar 66 (D66) gibi büyük partiler konumlarını korumakta ısrarlı. Bazı bölgelerde İşci Partisi PvDa’ dan kaçan oyların D66 (Demokratlar 66) da patlama yapacağı söylentileri de var.

Hollanda siyaset arenasında iki yeni girişim olan ‘NİDA’ ve ‘Turks Belang’ın ne yapacağı şimdiden merak konusu.  Ancak çok da iyimser olmak için vakit henüz erken. Zira yeni diye takdim edilenler arasında eski simalar da görmek mümkün. Herşeye rağmen siyaste bir yenilik getirecekleri  bekleniyor ancak asıl önemli olan nokta, ne getirecekleri ?...


Bölünen oylar’a dikkat!..

Giderek bölünen Türk azınlığı oylarının nedeni hakkında, kişilerin artık ekonomide olduğu gibi siyasi alanda da süreç içinde zenginleştiği, bilinçlendiği yönünde bir idda da bulunmak da mümkün elbette.
Yani diyebiliriz ki, toplum gelişmekte ve oylarını kişisel tercihleri doğrultusunda özgürce vermekte. Bundan dolayıdır ki ‘oylar eskiden olduğu gibi topluca birilerine teslim edilmiyor artık’...bu da bir görüş ancak, daha önce bahsettiğimiz örnek şu İşci partisi adayı’nın yasal olmayan oy toplama işi keşke olmasaydı..zamanlaması da çok manidar, kimbilir diğer partilerde daha neler oluyor?’ diye, akla gelmiyor da değil.

Belki de istenen, özlenen buydu...

Varsayalım bilerek yapıldı. ’şu yabancı (Türkiye) kökenli uyuşuk oyları bir silkeleyelim, kişinin kendi tercihini yasal yoldan bilinçle kullanmasını sağlayalım’gibi...çok ideal bir durum sanki ama...

Çok mu safım yoksa?... Olamaz mı?...

Neredeyse gerçekten özgürleşmekle eşanlamlı kadar abartılı gibi ama,..

içinde bulunduğumuz şartlar dahilinde, bilhassa da mümkün değil mi?...


neyse,hayırlı seçimler.




Yorumlar

Popüler Yayınlar