Hafta’nın dikkat çekenleri / ‘Hollanda Türk Medya’sı’
Hollanda basınında Türkiye ve Türkler |
Türkiye’de yaşanan politik kavgalar, yolsuzluklar ve hukuk dışı uygulamalar, iç ve dış basında olduğu gibi, Hollanda da yaşayan Türkler arasında da oldukça yoğun tartışılan konular arasında.
Yaşanan tüm bu olayların Avrupa'daki (Hollanda) yerleşik Türk
toplumunda, her kesiminde açıkça konuşuluyor olması kanımca olayın tek pozitif
yönü.
Tartışmalar, yorumlar, Türkiye’de yaklaşan seçimlerin getirdiği heyecanla
son günlerde daha da hararetlenmiş görünüyor.
Dergi ve gazetelerin yanı sıra, sosyal-medya’da yoğun tartışılmakta olan
bu konular üzerine, sert kavgalar ve bol küfürlerin yanı sıra,
doğru ya da yanlış epeyce de bilgi var.
Tartışmaların Hollanda ayağında bu defa Türkiye’deki olaylara da paralel
gelişen, (Hollanda) Diyanet Vakfı , Ak Parti, Cemaat , bazı Gazeteler ve Gazeteciler’in hedef alınması var.
Zaman zaman çok sert geçen tartışmalarda öne çıkan, Hollanda'daki gazetelerin
ve bazı kuruluşların AK Parti (Hükümet) veya Cemaat tarafından gizlice desteklendiği iddialarıdır (ki bazıları geniş kitlelerce de bilinmektedir).
Daha ötesi birtakım kurumların da söylediği gibi olay hiç de öyle gizli kapaklı filan da değil, tersine ulu orta açık bir durumdur. Ancak konunun esas muhatapları bu bilinenlerin dışında durur gibi yapan, sürekli saf değiştiren, ikili, üçlü oynayanlar olduğu gibi, her dönemin adamı olmaya aday, bir takım tutarsız kişi ve kurumlarla ilgilidir.
Daha ötesi birtakım kurumların da söylediği gibi olay hiç de öyle gizli kapaklı filan da değil, tersine ulu orta açık bir durumdur. Ancak konunun esas muhatapları bu bilinenlerin dışında durur gibi yapan, sürekli saf değiştiren, ikili, üçlü oynayanlar olduğu gibi, her dönemin adamı olmaya aday, bir takım tutarsız kişi ve kurumlarla ilgilidir.
İddialar ya da suçlamalar oldukça ağırdır. Ne var ki iddialarla ilgili sağlam
belge bulmak da pek öyle kolay değildir deniliyor ama...
İnternet üzerinden inanılmaz boyutlarda propaganda malzemesi, yoğun bir bilgi
kirliliği halkın, (okurun) üzerine akmaktadır. Çoğunun taraflı olduğu açık olan
bazı suçlamaların dayanaksız olması yanında, bunların sırf bazı kesimlerin
önünü kesme amacı ya da propaganda çalışması olduğu belli olsa da, asıl
gerçekler dikkatli okur tarafından kolay görülebilmektedir.
Yaşanan olayların paralelinde bazı iddiaları belgelemek zordur belki ancak,
bu durum iddiaların gerçek olmadığı anlamına da gelmiyor. Sosyal medya’da bu tür iddialara karşı verilen savunma amaçlı yanıtlarda,
bazı kişilerin neden bu tür soru işaretleriyle ilgilenildiği gibi garip sorular
da sorulmakta.
Çoğu zaman sorunun şeklinden, bunu söyleyenlerin tavırlarından da
anlaşılacağı gibi, bunların genelde trol, onursuz, omurgasız
vs. türünden olduğudur. Yine
çoğu zaman bazılarının komik kaçan, titreyen sesleriyle doğruları saklama çabaları
ise iddia ettikleri samimiyetlerine ağır şüpheler yüklemektedir.
Kanımca bu tür soru işaretleriyle uğraşmak, kimilerinin kendilerini
onurlu bir insan olarak yaşamak adına, gerçekleri aramayı, konuları sorgulamayı
kendilerine görev edinmiş olmalarındandır. Ama belki de onlardan daha önce, aynı
sorumluluk duygusu ile hareket etmek zorunda olan, tüm dürüst gazetecilerin asli
görevlerinden olduğundandır.
Soru sormayan, sorgulamayan bir toplumun kullanılmaya mahkum ilkel bir
kitle olduğu bilinir. Yapılanları ya da söylenenleri sırf bazı kesimleri toplum
önünde rezil etmek olarak da görmemek gerekir.
Konuya ilgi duyuyorsak üzerime akıtılan yoğun bilgi kirliliğinden kurtulmak, doğru olan bilgiye ulaşmak için seçici olmak, sorgulamak zorundayız. Çağın gerektirdiği de budur. Aksi takdirde yalan, dolan dolu bu yoğun kirlilik içinde boğulup gidi-veririz.
Konuya ilgi duyuyorsak üzerime akıtılan yoğun bilgi kirliliğinden kurtulmak, doğru olan bilgiye ulaşmak için seçici olmak, sorgulamak zorundayız. Çağın gerektirdiği de budur. Aksi takdirde yalan, dolan dolu bu yoğun kirlilik içinde boğulup gidi-veririz.
Her şeyden önce, hangi kesimden ve görüşten olursa olsun, yanlışları
söylemek, gerekirse araştırıp açıklamak
önemli bir vatandaşlık, hatta bir insanlık görevidir.
Doğaldır ki bunun için dürüstlük ve cesaret gerekmektedir. -‘Bu iş
öncelikle de tarafsız olduklarını iddia eden gazetecilerin işidir’- dedik ama işin
aslı, tarafsız
gazetecilik diye bir şeyin olmadığıdır. Gerçek gazeteci her zaman ezilenden taraftır. Tabi ki bunu yaparken de nesnel gerçekliliği hiç bir zaman gözardı
etmemelidir.
Biliyoruz ki yanlışları gizleme gibi bir çaba, kişinin kendini ait
gördüğü herhangi bir gruba zarar
gelmesin diye
örtmesi, susması, yanlışlara ortak olmanın yanı sıra, ait olduğu topluma
da en büyük zararı vermektedir.
Hollanda'daki Türk Medyası gerçeğine dönersek;
Hollanda da gazetecilik yapan, (para kazanmak için gazete kuran) kesimin büyük bir kısmının bu meslekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Büyük çoğunluğu reklam toplamak, para kazanmak için uğraşır.
Kimsenin para kazanma isteğine karışmak gibi bir niyetimiz yok ancak bunun her türlü etik değerden yoksun bir gazeteci anlayışı ile yapılıyor olması, gazeteciliği kirli amaçlara alet etmek anlamına gelir ki, tepkimiz bunlaradır.
Çoğu medya kuruluşu gibi onlar da Türkiye’deki bazı kesimlerin, partilerin uzantısıdır. Bazıları, hükumet(ler)in açık propagandasını yapar. Bazıları ise, her dönemin adamı olmanın yanında, her fırsattan otlanmaya çalışan parazitlerdir. Tıpkı toplumu kendilerinin önemli bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi olduklarına inandırmaya çalışan toplum parazitler gibidir bu cingözler.
Peki, hiç mi doğru dürüst bir gazete ya da gazeteci de yoktur? diye itirazlarınız olabilir. Vardır elbette, lakin sözümüz zaten onlara değildir.
Bu arada hızlı akan zamanımızda bir çok alanda olduğu gibi gazetecilik mesleğinde de yeni kuşaktan iyi eğitilmiş gençler yetişmektedir. Bunlar genelde işin farkında’dırlar. Medya’mızın düşmüş olduğu bu durumuna ‘güleriz ağlanacak halimize’ diye değerlendirmektedirler yaşananları.
Onlar İnternet'i ve diğer iletişim teknolojisini birçoğumuzdan çok daha kolay okuyarak çok kısa sürelerde doğru bilgilere ulaşabilmektedirler. Oynanan oyunları çoktan çözmüş, çağdaş Dünya’ya ayak uydurabilen bireyler olarak işlerine bakmaktadırlar. Kısaca onları kandırmak artık eskiye nazaran biraz daha zordur.
Hollanda Türk medyasının en büyük eksikliği kanımca çalışanlarının hiç araştırmacı olmamaları, ya da bu işi gereksiz bir zahmet olarak görmeleridir. Bu tür gazeteci geçinenler genelde davet’den davete, yemek’den yemeğe, parti ve resepsiyonlarda kulaktan dolma söylemlerle, dedikodularla uğraşır, ya da bilinçli olarak taraf propagandası yaparak bir sürü yalan dolanı aktarırlar. Bunun gazetecilik olduğunu iddia edenler mutlaka bizden çok farklı bir dünya da yaşıyor olmalılar.
Konunun önemli bir başka kısmı ise, dürüst ve temiz toplum lafını hiç ağzından düşürmeyenlerin kendi kuruluşlarındaki (öz örgütler, STK vs.) yanlışlara da ses çıkarmamasıdır.
Örnekleri önümüzde.
Yanlışlar bir gün mutlaka o kesime geri döner ve gerçekler ortaya çıktığında sadece o kesim değil Avrupa (Hollanda) da yaşayan toplumumuz adına, zaten zor olan konumunu daha da zor duruma sokar ki, günümüz gerçeği de bunu göstermektedir. Kısaca yanlışları gizlemek, kimsenin yararına değildir.
Temiz bir toplum yaratmanın yolu, kişinin önce kendine ardından kendini ait gördüğü gruba, toplumun tümüne kısaca tüm insanlığa karşı dürüst ve adil olması, yanlışları dile getirmesi gereğinden geçiyor.
Zaman artık..
parazitlerin toplumun her alanından temizleneceği zaman’dır.
Gerçek gazetecilerin hiç bir etki altında kalmadan, özgürce yazıp çizebildiği zamanı yaratma zamanıdır.
Zaman artık
özgürlükleri kısıtlanan herkes için, toplumu ilgilendiren her konuda, fark gözetmeden doğruları söyleme zamanıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder
REACTIES