“Başbakan Ahmet Davutoğlu Hollanda ziyareti ardından”


Ahmet Palaz



İKİ BAŞBAKAN

Geçtiğimiz Çarşamba günü 10 şubat’ta Başbakan Davutoğlu meslekdaşı Hollanda Başbakanı M.Rutte ile dört saat’i aşkın bir görüşme yaptı.   

Görüşmenin ana konusu ‘Suriye’deki savaşlardan kaçan göçmen akışını durdurmak ve AB ye göç’ü kontrol altına almak’.

Ev sahibi Hollanda Başbakanı M.Rutte görüşmede aynı zamanda AB dönem Başkanı sıfatını da taşıyor.

Görüşmenin basına pek yansıtılmayan kesimlerinde neler konuşulacağı merak konusuydu ancak, daha günler öncesi basına sızan haberlerde buluşmanın Hollanda açısından zor geçeceği yönündeydi. Bu konuda hemen hemen herkes hemfikirdi. 

Suriye konusunda hem AB’nin hem de Hollandanın Türkiye’ye ihtiyacı vardı.
Bundan dolayı Başbakan Rutte (AB-Hollanda) bu görüşmenin  zayıf tarafını oluşturuyordu.

Bilindiği gibi Başbakan Rutte kendi Meclisinde yaptığı önceki bir konuşmasında Suriyeli göçmen akışının bir kaç haftada azalacağı hatta giderek tamamen sıfırlanacağı sözü vermişti. Başbakan Rutte konuyu Türk yetkililerle  defalarca görüştüğünü ve bu konuda gereğinin yapılacağına inandığını söylüyordu ki nitekim görüşme günü yaptığı açıklamasında ‘-Türkiye’yi bu başarısından dolayı kutluyor ve teşekkür ediyorum-’ diyor’du. 

Konuşmasında ‘daha şimdiden % 10 luk bir azalma var’ derken Türkiye’nin sınırı kapadığını da biliyordu mutlaka. Muhalefet ise bunun gerçek dışı bir yaklaşım olduğu, hatta imkânsız olduğu görüşünde olsada, Rutte Türk’lere güveninde ısrarlıydı.  

Rutte bunu biraz da dış’a dönük mesaj olarak AB başkanı sıfatıyla söylüyordu.





Hollanda meclisinde CB Erdoğan’a hakaret
Başbakan Rutte’nin Mecliste Türkiye hakkında yaptığı konuşmasına genelde tüm partiler susarken populist parti PVV lideri Wilders;

- Daha geçen gün AB Parlamento başkanı Junkers’ı ve AB yi aşşağılayan Erdoğan ile nasıl konuşulurki?..(elindeki kağıttan bu ikili arasında geçen konuşmadan bir bölümü aktarıyor);- bakın burada ne diyor Jonker’e....Kapıyı açarsam ne yapacaksınız ha? Öldürecek misiniz yani kadar bu insanı?....Bu hakaret ve tehditleri yapabilen biriyle, bir mafya babası ile nasıl konuşacaksınız? diyerek itirazlarını dile getiriyordu.

(Wilders daha önce üyesi olduğu liberal parti VVD den Türkiye’nin AB ye katılmasına karşı olduğu için ayrılmış, şimdiki PVV yi kurmuştu.)

Mecliste bu çıkışına diğer partilerden pek de bir tepki gelmedi ama onaylayan da olmadı. Wilders’in bu çıkışı daha çok iç politikaya, seçmenine ve tanımadığını sıkca söylediği Hükümete, dolayısı ile Başbakan Rutte ye dönük bir çıkıştı. 

Anlaşılan o ki, CB Erdoğan’ın AB başkanına sert çıkışı ve yarattığı olumsuz hava, Başbakan Davutoğlu’nun yumuşak tavrı ve kullandığı diplomatik dil ile biraz olsun giderilmiş. Görüşme ardından Rutte’nin Türkiye’yi övücü sözleri de bunu gösteriyor.

Bazı çevreler Rutte’nin görüşmede AB nin daha önce ucunu gösterdiği Türklere Şengen vizesinin kalkabileceği kartını kullandığını söylüyordu. Başbakan Davutoğlu’ ise biraraya geldiği, Hollanda Türk kuruluşlarıyla yaptığı bir toplantıda bunun müjdesini veriyordu.

Hollanda basınında da geniş yer bulan bu ziyaretle ilgili onlarca uzman, yazar çizer ilginç analizler yaptılar, öngörülerde bulunup, çeşitli iddialar ortaya attılar. Bazen de tam zırvaladılar.

Davutoğlu ile Hollanda tv’sinde söyleşi;


Aynı günün akşamı Başbakan Davutoğlu’nu Hollanda’nın en önemli haber programında ‘primetime’ tv den izliyoruz. Söyleşiyi yapan Türkiye’nin NOS muhabiri, Hollandalı bir gazeteci. Konuşma çok kişinin beklediği sorularla başlıyor.  
Rusya ile olan sancılı ilişki. 


Başbakan Türkiye’nin Rusya’nın ihlalleri ve Suriye konusunda takındığı tavırdan rahatsız olduğunu, Türkiye’nin olası bir durumda Suriye ‘ye asker çıkarmasına karşı olanlar unutmasınlar ki şu anda Rusya havadan masum insanları bombaladığı gibi karada da asker bulunduruyor. Esad ordusunu destekleyen İran ve Rus generalleri orada ne yapıyorlar?...



Başbakan Davutoğlu,  Türkiye’nin uluslarası antlaşmalara uygun hareket ettiğini, ancak Türkiye’ye karşı yapılan saldırılara da seyirci kalınamayacağını söylerken ayrıca Türkiye’nin bir Nato ülkesi olduğunu tekrarlıyor.

Türkiye’nin her türlü zorluğa rağmen Suriye halkı için, savaş mağduru insanlar için kimseden yardım görmeden elinden geldiğini yaptığını, ancak Suriye’den gelen göç’e AB nin verdiği söze uyarak yardım da bulunması, herkesi rahatsız eden bu durumu düzeltmek için birlikte hareket edilmesi gereğini tekrar ediyordu.


Televizyondaki söyleşide üç önemli soru geliyordu Davutoğlu’na ....



1. Türkiyede insan hakları
2. Türkiye’de Basın özgürlüğü ihlalleri ve gazetecilere yapılan baskı.
3. Kürtler.

Başbakan Davutoğlu Türkiye’nin insanhaklarına saygılı aynı Avrupa gibi demokratik bir ülke olduğunu, kimsenin özgürlüğüne müdehale edilmediğini ancak 'tüm demokratik ülkelerde de olduğu gibi Türkiyede de herkesin uyması gereken belli ahlak kuralları vardır' diyerek genel olarak iki soruyu kolay geçiştiriyor.

Davutoğlu’nun zorlandığı soru; son dönemde hükümet karşıtı medya'ya yapılan baskılar, içeri atılan gazeteciler, kısaca fikir özgürlüğü ve basın ile ilgili kısım.

Başbakan basının baskı altında olduğunu kabul etmiyor. '-Türkiye de 5 büyük yayın organından en az 4 ü Hükümet’i eleştiren basın, hatta öyle ki, bunlar eleştirilerinde hakaretlere kadar gidebiliyorlar-' diyor.

Başbakan savunmasını gazetelerin adlarını vererek sürdürüyor ve söyleşiyi yapan Hollandalı gazetecinin sorusuna soruyla karşılık veriyor; 

- Hep başkalarının şikayetlerinden bahsediyorsunuz? ...Peki siz Türkiye’de herhangi bir baskıya maruz kalıyor musunuz?...

Beklenmeyen bu ‘soru’ya soru’ karşısında gazeteci tekliyor; - ama BuGün gazetesine ve diğerlerine yapılanlar, içeri alınan meslekdaşlar falan var....

İşin doğrusu, Başbakan; ‘-Onlar gazetecilik yaptıklarından dolayı değil, hesaplarındaki yanlışlar yüzünden yargılanıyorlar, finansal sorunlardan yani’ falan derken pek de inandırıcı olamıyordu.

Bu konuda sıkıntılar olduğunu mutlaka kendisi de biliyor ancak konumu ve çıkarlar gereği böyle davranıyor olmalı.

Söyleşiden sonra tv ‘nieuwsuur=habersaati’ stüdyosuna konuk olan Türkiye muhabiri konuşmayı özetliyor. Türkiye’nin öneminden ve ona muhtaç olmuş AB’den, Türkiye’nin Suriyeli göçmenler için yaptıklarının takdire şayan olmasından kısaca bahsettikden sonra, Davutoğlu’nun basın konusundaki sorusunu geçiştirdiğini savunuyor.

Tesadüf bu ya! Hollanda basınında Türkiye'deki özgür basının ihlali konusunda sorulara muhatap kalan Davutoğlu’nun, Hollanda Başbakanı Rutte ile görüşmesi, Hollanda’nın en önemli haber kanalı ‘NOS Journaal’ ın 60.yıl kutlaması ile aynı güne denk geliyor.




NOS’in kuruluşunun 60. Yıl gala’sının en önemli konuğu Başbakan Rutte.           Bilmeyenler için açıklamakta fayda var; NOS haber bizdeki birçeşit TRT yani devlet televizyonu ancak NOS’in TRT’den farkı Sol’da olmakla suçlanan bir kurum olması. Başbakan Rutte ise kendisi sağda olan Liberal Parti VVD’den.

Başbakan Davutoğlu gibi Hollanda Başbakanı Rutte de NOS’un Gala’sında kendi ülkesindeki basınla ilgili bir konuşma yapıyor. Konuşmasını deneyimli bir Kabere sanatçısı rölünde sunan Rutte tüm izleyenleri şaşırtıyor.

Zeki düşünülmüş, hoş şakalarla hemen hemen hergün kendisi izleyen, hakkında eleştiri yazılar yazan çizen  gazetecileri, şaka yollu bir inceden iğnelerken gazetecilerin düştükleri duruma kendilerin de gülmekte olduğunu izliyoruz.

Başbakan Rutte’nin rahat bir ustalıkla sürdürdüğü şakalı konuşmasında çeşitli partilerden siyasetciler ve davetli sanatçılarda nasibini alıyor. Konuşmasını şakalı yolla ciddi konulara da değinerek sürdüyor.

Gazete ve televizyonlarda kendisi ile ilgili bazen hiç de hoş olmayan durumlarla karşılaştığını yine mizahi yolla ifade ediyor. Ardından, - şimdi bu konuşmamın ardından yarın tüm medya da kimbilir daha neler göreceğiz’. ben şahsen bazılarından pek hoşlanmasam da hep gülüyorum. Mesela beni bazen vizyonum olmamakla suçluyorlar. Ama ben böyle birşey görmüyorum !..derken şakasının salonda doruk yaptığını görüyoruz.  Sözlerine gülerek devam ediyor

‘ Size bir sır vereyim, aslında yazılıp çizilenler beni pek de ilgilendirmiyor’ diyor. 
Kısaca Rutte kendine de gülebilen biri. Batı’nın bizde pek olmayan belki de en önemli vasıflarından biri.

Rutte konuşmasını Hollanda’nın, ve kendisinin basın özgürlüğüne verdiği değer ile bağlarken. NOS ve diğer basın kuruluşlarının çalışmalarından takdirle bahsediyor. 

Özgür basın’ın demokrasimiz için ne kadar gerekli olduğunun altını çiziyor. Konuşmasını  ‘Özgürlüğümüze uzanan ellerinizi çekin’ anlamına gelen sloganımsı bir cümle ile bitiriyor......
İki konuşmacı arasındaki farkı bulun demek geliyor insanın içinden.

Başbakan Davutoğlu’nun konumunu belki bir nebze anlıyor olabiliriz.
Yine de partisi ve uygulamalarını beğenmesek bile, insan Rutte’nin konuşmasına özgür basın hakkındaki sözlerine imreniyor.

Neyse ki, Hollanda’da çoğu çifte vatandaş olan biz Türkler’in iki başbakanı var.   


Not:
Yazıyı hazırlarken ABD ve RUSYA’nın Suriye’de ateşkes anlaşması yaptığı haberi geliyordu. Güzel bir gelişme, en azından mağdur durumdaki insanlara insanı yardım ulaştırılabilir ki bu şu an çok elzem.Tabi ki bu ilk adım malesef henüz savaşın sonu değil. Esas barış yine Cenevrede hazırlanacak. Kısaca insanlık bir müddet daha acılar çekecek.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bir başka önemli haber ise bugünle ilgili, yani Cuma 12 mart 2016.
Aradan tam bir yıl sonra Papa 1. Francis ile Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill  Kuba/ Havana’da biraraya geliyorlar.

Bin yıl sonra gerçekleşen bu tarihi buluşmada taraflar Suriyedeki Hırıstıyanları kurtarmak için görüşecekler.

Vatikan ‘ekümenik’ olarak değerlendirdiği Fener Rum Patriği ‘Barthelemeos’ ile sık sık görüşüyor ancak dünyaki 250 ml. Ortodoks Hırıstiyanlarından 160 mln.u kontrol eden Rus Ortodoks kilisesini tanımıyordu.

Putin Suriye’ye giderken Rus Ortodoks Kilisesi Patriği ‘Kirill’den icazet almıştı.
Partik açıklamasında, ‘- Rus ordusu Ortadoğu’da katledilen, büyük tehdit altında olan Hırıstiyanları kurtarmak için gidiyor-’ diyordu.

Genelde Rus halkı da ordu’nun Suriye’de Hırıstiyan medeniyetinin koruması için orada olduğuna inandırılıyor.
Bin yıl sonra, Ortadoğu’daki Hırıstiyanların korunması için aralarındaki çetin sorunları şimdilik rafa kaldıran Hırıstiyan dünyası bu görüşmeden gerçekte ne bekliyor?

Bazı çevreler bu buluşmanın Hırıstiyan-Müslüman çatışmasına hazırlık olduğunu savunuyorlar.

Şimdiye kadar aklınız nerdeydi? diye sorulabilir.
Ya da, Ekonomik büyük sıkıntılar yaşayan Rusya/Putin Ortadoğuda gördüğü boşluğa boşuna mı balıklama daldı?...ne çıkarı olabilir? Ve ya arkasını sağlama almak için din (Hırıstiyan) kartını mı kullanıyor? Bilinmez.

Bildiğimiz savaş sürdüğü sürece yayılacağı ve olanın masum halklara olacağı.


Tüm bu olumsuzlukardan olumlu şeylerin çıkması ümidiyle,...  

Yorumlar

Popüler Yayınlar