AMSTERDAM RAİ ‘de EVET & HAYIR
Çarşamba 5 nisan 2017
Yeni Anayasa (Başkanlık) Referandumu oylaması için
Amsterdam’dayım.
Sakin bir öğle treninde 36 dk. süren rahat bir seyehatten
sonra Amsterdam RAI istasyonuna varıyoruz.
Ortalama
hızda bir yürüyüşle 5 dk. sonra RAI kongre
Salonları binasının önündeyim.
Girişte ‘Referandum’ tabelası iki dilde yazılmış
– park kartınızı kapıdan alabilirsiniz-yazıyor.
Döner bir kapıdan içeri giriyoruz.
Ortalık oldukca sakin. Sabah biraz kalabalık olmuş. Asıl
hafta sonu kalabalık olur diyorlar.
Kocaman resepsiyonun ardında neredeyse kaybolan, başı örtülü
bir bacımız bizi gülerek karşılıyor.
Ardından, Hollandaca olarak sizi güler bir yüzle ‘Hoşgeldiniz’
diyerek karşılayan güvenlik kontrolünden geçiyoruz.
Korumalar, güvenlikciden çok otel hostesleri edasındaysa
da, çoğu iri yarı Hollandalı azman.
Güvenlikcileri ve diğer görevlileri selamlayarak
ilerliyoruz.
Birden soğuk floresan ışığıyla aydınlatılmış geniş bir
salonda buluyoruz kendimizi.
Koca salonun ortayeri ve kenarlarına dağıtılmış sandık bölgeleri
içinde, küçük masaların ardındaki seçim görevlileri
size yardımcı oluyorlar. Birkaç da
gözlemci var etrafta.
Girişteki ilk sandığın önündeyim.
Hangi sandığa gitmeliyim diye etrafa bakınırken, önünde
durduğum sandık’ta, elinde oy pusulası
Zarfını tutan genç
bir kadın, telaşlı bir sesle konuşuyor.
– Bu zarf şimdi kapanmıyor ne olacak peki
?...
Seçim görevlileri hep birağızdan birşeyler söyleyince ortam
karışıyor.
Kadın kısa bir şaşkınlıktan sonra ısrarla soruyor,
- Şimdi oyum geçesiz
sayılmaz değil mi?,..
yani ne bileyim hani oylar da hile falan
yapılmasın. Olmaz di mi?... Emin misiniz?
Yani bunu böyle atarsam oyum geçersiz olmaz?
Tamam mı?-...
Genç kadın’ın telaşlı hali orada küçük bir panik havası yaratıyor.
Çevreden de katılanlarla oy’ların başına bir şey gelip
gelmeyeceği hakkında küçük bir tartışma yaşanıyor.
Oy’unun
güvenliğinden emin olmadığını tekrarlayan genç kadını, salondaki seçimi ,yöneten Genç Rotterdam Başkonsolosu yatıştırıyor.
Hem kadına hem de çevresinde oluşan kalabalığa dönerek pek
anlaşılmayan bir açıklamayla yöntemden, yönetmelikden örnekler veriyor;
–Hanfendi, Oy’unuz inanın güvencede-.
Çevresindekilere dönerek;
-buradaki
insanlar işte bizim güvencemiz.
...Biz, hepimiz, bizim demokrasimiz,….
Genç kadın araya giriyor;
- ama beyefendi, bakın
yani şimdi çok duyuyoruz öyle hani oy’ların şey olduğunu,…oyunlar yapıldığını falan
işitiyoruz…
her yerde yani... Medya’da falan da söylüyorlar..
Bu bizi çok rahatsız
ediyor. Oyumuzun güvenlikte olması gerek mez mi? Di mi ama?.. Ama şey yani, Oy’umuz
bizim için çok önemli yani, hele şu dönemde… …
Kimliğimi veriyorum ortada oturana.
Sağındaki görevli üzerinde ‘Evet ve Hayır yazar bir kart
uzatıyor. Tam alacakken - biliyor musun, anlatayım mı?-..
diyor.
Elim havada kalıyor.
O’nun bu istekli hali hoşuma gidiyor. Masaya bakıyorum.
Masa’nın
üzerinde kağıtların yanında ‘Tercih mühürü
stemp duruyor.
Adama dönüyorum,
-Ehh, hadi anlat bakalım-diyorum.
Anlatıyor.
Oy kabininde tercihimi basıp, zarfı kapatıp sandığa
atıyorum.
Kimlik kartımı bana uzatıyor ortada oturan.
Parmağıyla
işaret ediyor.
Kalemi alıp önümdeki defterde adımın yazılı olduğu yere, imzamı
atıp çıkıyorum.
Önemli bir vazife yapmış olmanın verdiği huzurla etrafıma
bakınıyorum, tanıdık birini görürmüyüm
diye.
‘Çıkış’ yolunu gösteren tabelayı izleyerek çıkışa
doğru ilerliyorum.
Tam çıkışta sol
taraftaki masada oturan Ergun’u görüyorum.
Ergun oyuncu. Hem tiyatro yapıyor hem sinema.
Ayrıca tv
dizilerinde oynar.
Hollanda da sanatla profosyönel anlamda uğraşan sayıları az,
başarılı bir kaç Türk’ten biri.
Tanışıklığımız eskiye dayanır Ergun’la. Yönettiğim bazı tv
fimlerinde ve serilerde beraber çalıştık.
Kendisini epeydir görmüyordum, hoş bir tesadüf oldu.
Seçim görevlisi iki kişiyle
konuşuyor.
Her zamanki o şakacı Ergün. Yine aynı.
Masada oturan Seçim görevlisi iki kişi ona hürmet
gösteriyor. Ertafından gelen geçene Ergün’ü göstererek
– Bu Ergün, oyuncu Hollanda’nın Cüneyt Arkın’ı
gibi – diyor.tanıştırırken
Hoş beş sohbette bize sunulan kahvelerimizi yudumlarken yanımıza
Başkonsolos geliyor.
Bize görevli olup olmadığımız soruyor?
Kendisine görevli olmadığımızı, birbirimizi epeydir
görmediğimizden sohbete dalmış olduğumuzu
söylüyorum.
Ergün şakayla araya girip gülerek
- hmmm.., yani fazla kaldınız gibi mi oldu,
kalksak mı?-
Ergun’un tanıdığı seçim görevlisi arkadaş hemen atlıyor,
bizleri Başkonsolosla tanıştırıyor.
Ergun’ün oyunculuğunu övüyor.
Başkonsolos ilgili, aaa
öyle mi? ne güzel,.. memnun oldum diyerek ellerimiz sıkıyor.
Nazik tavrı fazla kalmamızın sorun olmadığına işaret, diye
alıyoruz.
Tanışma merasimi bitmeden ilerideki bir sandığa doğru bir
haraketlenme dikkatleri çekiyor.
Başkonsolos hemen aceleyle o tarafa gidiyor ve kısa süren bir tartışmadan
sonra sorun yaratan kişi azman bir güvenlikci eşliğinde dışarıya paketleniyor.
Başkonsolos geri geliyor. Sohbete devam ediyoruz.
Seçim
görevlilerinden yakınıyor.
Bu Sabah uyudular
diyor. Sabah gelenlerden bazılarının
adres beyanlarında ikametleri Türkiye
gözüküyor, bu yüzden
burada oy kullanmazlar. Yanlışlar
var hem de 1-2 değil toplam 9 tane.- diyor.
– neyse düzelttik- diyor.
Seçim
görevlilerini daha dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.
Tam da sorular sorabileceğim bir durumdayken sohbetimiz bu
kez sorun çıkaranla ilgili kişi şikayet formunu getiren görevli tarafından kesiliyor.
Tutanak formunu Başkonsolosun önüne
koyuyor. Sorun çıkaran kişinin oy’unu herkese göstererek açıkta
kullandığını öğreniyoruz.
-Muhtemelen zaten
sorun bir vatandaş, belki de sarhoş-
diyor bazıları.
Masamız kalabalıklaşıyor.
- Belki de başı
dumanlıydı- diyorum Başkonsolosa.
Biran tereddütten sonra;
– Haaa.. doğru ya,
burası Amsterdam- diyor.
Gülüşüyoruz.
Ergün le vedalaşırken eski tanıdıklardan Hikmet’i görüyorum.
Biraz daha laflayıp birlikte ‘selfi’ yapıyoruz.
Dışarı çıktığımda görüyorum, başındaki bez band’da Erdoğan yazan bir kız çocuğu,yanında annesi ve muhtemelen diğerleri de ablaları.
Hepsi kapalı, temiz giyimli muhafazakar ablalar görüntüsündeler.
Birinin başörtüsü Türk bayrağı.
Sağ tarafta ileride taxi, otobüs durağında sıra sıra siyah
minibüsler var. Gün boyu gidip geliyorlar.
Oy vermeye gelenler bedavaya bu koca minibuslerle taşınıyor
RAI salonuna.
Dış kapının karşısındaki kocaman harflerle Amsterdam yazısı var.
Genelde kalabalık aileler. Sıra pek yok.
Beklemeden oylarını
verip gidiyorlar.
Sanki 4 nesil ailecek bir gezmedeler. Bir piknik’te gibiler.
Tercihlerini sandığa attıktan sonra belki de Mamut beylere
gidecekler.
-Amsterdam- yazısı önünde pozlar verip, selfi çekiniyorlar.
Yolun kıyısında gönderde çekilmiş kocaman çeşitli bayraklar var.
Bir ilkbahar rüzğarında hafifden salınıyorlar.
İşte O bayraklardan
biri…
Türk bayrağı.
Yorumlar
Yorum Gönder
REACTIES