‘Çok eşlilik yasal olmalı’

‘Çok eşlilik yasal olmalı’ 

Ahmet Palaz

Dün bir dostumdan ilginç bir ileti geldi. 

Bir gazete haberinden alınmış iletide  ‘Çok eşlilik yasal olmalı’ diye bir başlık.

Muhafazakar tarafın tanınmış simalarından bir hatun aynı zamanda aile koçu... 

Türkiye`de çok eşliliğin yasal olmasını savunuyormuş.  

Yazıyı okuyunca olayın Türkiye'deki sözde laik kesimle sözde dindar kesim arasındaki saçma yarışın neticesi provoke bir haber olduğunu anlıyorsunuz.  

Çok eşliliği savunan bu hatunun Türkiye'de sivri çıkışlarla tanındığı haberde ayrıca belirtilmiş zaten.Ancak hatunun savunması dikkat çekici. 

Diyor ki;                                                                                                                                                                                                                                                                             

 - Çok eşlilik zaten var, kanunen yasak olması 2- 3 ve 4 imam nikahlı eşleri zor durumda bırakıyor. Kanunen hakları olmadıkları için erkeğin boş ol demesiyle ortada kalıyorlar.

Ardından çoğu Türk erkeğinin hoşuna gidebilecek şeyler söylüyor.

- Kadın erkeği dinlemeli... Bu günkü duruma göre, eşler arasındaki anlaşmazlıklardan hem maddi hem manevi açıdan en zararlı çıkanlar erkekler... 

Ben erkek olsaydım çok eşliliği savunurdum- gibi  ipe sapa gelmez daha bir çok saçmalık.  

Toplumlara şekil vermeye çalışanlar, doğal olarak kitleleri etkilemek , kendi görüşlerini empoze etmek için tabiki çeşitli yöntemlere başvuracaklar etkili olmaya çalışacaklar. 

Ancak, Türkiye’deki karşı görüşlerin toplumsal konuları tartışma düzeylerindeki ucuzluk,banalite bir yana,  bu gün modern toplum diye bildiğimiz özgür bireylerin yaşadığı dünyanın en gelişmiş ülkelerinde adı poligami olan çok eşlilik, (Amerika'daki Mormonlar ve bazı  marjinal tarikatlar hariç) çağ dışı olduğu gerekçesiyle reddediliyor.

Çok eşliliği kadının özgürlüğüne çare gibi göstermeye çalışan bu sivri hatunun niyetinin kadın özgürlüğü falan olmadığı anlaşılıyor. 

Kanımca esas iş böylesi sivri çıkışlarla dikkat çekmek ve muhafazakar kesimden kazanılan geliri arttırmak, magazin medyamızda bedavadan boy göstermek. Reklam verse hem çok para gidecek hem de çok sivri diye sansüre takılma ihtimali var çünkü.  

En iyisi konuyu toplumsal tartışma alanına taşımak. 

Oldukça zeki düşünülmüş bir oyun.

Leyla ile Mecnun

İletiyi gönderen dostum küplere binmiş -bak gör memleket ne hale geldi -diye sitem ediyor.    Ona yanıt yazmaya niyetlenmişken aklıma Leyla ile Mecnun hikayesi geliyor. 

Benliğimize işlemiş bir kere, Leyla’ yı ya da Mecnunu arar ya hep gönüllerimiz.

Uçsuz bucaksız çöllerde perişan  vaziyetteki Mecnun  neden Leylaaaaa.... diye kendini yırtar  acaba neden ?                                                                                                                        

-‘yahu! ne diye kendimi böyle perişan ediyorum ki ???...                                                              nasılsa evde 3 tane daha yok mu’ deyip geri dönmez de, gözü yaşlı çöllerde yana döne Leyla'sını arar (yoksa belasını mı desek?... bazıları kaşık düşmanı falan da diyor).

Kimimiz gerçekten bulur Leyla'sını ve bir ömür boyu Leyla’dan başkasını görmez gözü, gönlü. 

Kimimiz bulduğunu sanır ama aradan geçen süre içinde bakar ki ne Leyla o aradığı Leyla, ne de Mecnun O’ muhteşem Mecnun. Yeni bir arayış başlar tekrar çöllerde.

İletiyi gönderen dostum yazısında bir sürü şikayetinden sonra ekliyor;

 - Bu habere çok kızmama rağmen, Nalan’la son günlerdeki tartışmalarımızdan sonra kendimi    ‘hani hiç de fena olmazdı şimdi çok eşlilik’ diye düşünürken yakaladım. 

Eminim bu tür durumlarda pek çok erkek benim gibi içinden geçirmiştir. 

Kendimden bir utandım bir utandım ki sorma. Sekreterimin resmini hemen yırttım attım o an.       

Bana ne Fatma gerek ne Ayşe, 

bir tek yarim yeter dedim, ve koştum çiçekçiye...

Bir ömür boyu mutlu olacağınız Leyla'nıza kavuşmanız dileğiyle, ...

fotograf: Mustafa Şener'in resim sergisinden 'Leyla' isimli yapıtı önünde